Lisede Sophokles okuduk, klâsik Türk sanat mûsikîsine sövmeyi öğrettiler. Divan şiirini hor görmemizi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık duymamızı sağladılar. Sanki Sinan, Leonardo’dan önemsiz; Mevlâna, Dante’den küçüktü; Itrî ise Bach’ın eline su dökemezdi.
EMİR KİPİYLE ÖZÜR DİLENİR Mİ? Magazin yazarı bayan, sert bir tenkit cümlesi kullandı. Aynı gazetenin iki yazarı ‘ Hop… Dur !’ diyerek ültimatom verdi. Bayan, ‘ Fikrimi dile getiriş biçiminin doğru olmadığını kabul ediyorum. Hepinizin zamanını aldım .’ Dedikten sonra güya özür diledi: ‘ Kusura bakmayın !’
Nevruz, Farsça'da ‘ Yeni Gün ’ anlamında bir kelimedir. Türk kültüründe ise bir Bayram Günü'nün adıdır. Bütün bayramların ortak özelliği, milletin fertlerini birbirine bağlaması, sosyal bütünleşmeyi sağlaması ve millet olma şuurunun doğmasında ve gelişmesinde etkili olmasıdır. Nevruz, bu amaçların gerçekleşmesi için kutlanmaktadır.
Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği döneminde Moskova yönetiminde olan Türk Yurdu Kırım Yarımadası, 1954 yılında Sovyet lider Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna'ya bağlanmıştı. 1991 yılında yapılan referandum ile 'özerk cumhuriyet ' statüsünü aldı ve Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da Ukrayna'ya bağlı özerk yapı olarak varlığını devam ettirdi. 1994 Budapeşte Memorandumu ile ABD, Birleşik Krallık ve Rusya Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü taahhüt etti. 1997 yılında ise Ukrayna ve Rusya arasında imzalanan anlaşma ile Rus donanmasının Sivastopol'deki varlığının müddeti uzatıldı.
Bilmece kelimesi lügatlerde; ‘ Bir şeyin özelliklerini sayarak onun ne olduğunu buldurmaya dayanan bir oyun ’ Şeklinde açıklanıyor. Bilmece kelimesinden; ‘ bilmecenin cevabını bulmak ’ anlamında: bilmece çözmek , ‘ kapalı ve anlaşılması güç anlatımla konuşmak ’ anlamında: bilmece gibi konuşmak deyimleri oluşturulmuştur.
Mi’raç; âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize, Mekke döneminde bir gece, Yüce Yaradan'ın sonsuz kudretinin eserlerini temaşa etmesi için önce Mescid-i Aksa'ya, oradan da semâlara yaptırılan hikmet yüklü yolculuğu ifâde eder.
Babasının elinden tuttuğu küçük kız çocuğu, yolda yürürken hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hâl içinde, yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen telefonuna uzandı, teşekkür konulu güzel bir not yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.
Almazbek Atambayev, Kırgızistan Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı seçildikten kısa bir süre sonra ilk resmî ziyâretini Türkiye’ye gelerek gerçekleştirdi. Samîmi ve sempatik halleriyle Türk milletinin gönlünü kazandı.
Hazret-i Ebubekir (ra)’ ın babası, İlk Müslümanlardandır ve sahâbedir. Başlangıçta oğlunun İslâmiyet’e hizmet etmesine karşı idi. Bir gün oğlu O’nu, Hazret-i Muhammed (sav) Efendimiz’in yanına götürüp tanıştırdı.
Manas Destanı Asya'da Türk yurtlarında yaşayan Türk boyları arasında 13. yüzyılda doğmuş ve gelişmiştir. Özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Manas Destanı'nı çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır.
İnsan ömrü, ezan ile namaz arasında geçer. ‘ Ömür bu kadar kısa mı ?’ Diye soranlara, şöyle bir açıklama sunulabilir:
Türkiye’nin en büyük bayrak ve direği Samsun’un Kavak ilçesinde.2011 yılında iş adamı Mehmet Şahin tarafından yaptırıldı. Direk ağırlığı 96 ton.
Serçe Allah'a küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış, derin bir hüzne boğulmuştu. Artık Rabbine bir şey demiyordu ve O’nunla konuşmuyordu. Melekler merakla, Allah'a serçeyi soruyorlardı. Her defasında Allah meleklere, ‘ gelecek ’ diye cevap veriyordu. ‘ Çünkü onun sesini duyacak tek varlık benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da benim ’ diyordu.
Fransa’nın Haguenau bölgesindeki Alsace şehrinde 1841 yılında doğdu. Türkçülük ve Turancılık akımlarına ilham kaynağı olan Fransız yazar ve târihçidir.
Hazret-i Muhammed (sav) Efendimiz, mescidde ashabı ile sohbet etmektedir. Bir Müslüman gelmiş ve selâm vererek oturmuştur. Bir derdi vardır, onu Peygambere açar:
‘ Kuşku ’ kelimesi, şüphe karşılığında öne sürülmüştür. ‘ Kuş gibi korkup ürkme ’ durumundan ilham alınmış olmalı. Şüphe ve endişenin başka mânâları da vardır. Vehm, vesvese, kaygı, işkillenmek ve merak gibi.
Allah yerine ‘ tanrı ’, Rahman yerine ‘ esirgeyen ’, Rahîm yerine de ‘ bağışlayan ’ kelimelerinin kullanılması, bu isimlerin mânâlarını tam olarak karşılamaz. Çünkü Allah ismi, bu isme hakkıyla lâyık olan ‘tek, eşsiz, benzersiz, bütün kemal sıfatlarına sâhip ve eksikliklerden uzak, varlığı zarûrî (olmazsa olmaz), yokluğu düşünülemez’ olan yüce zâta mahsustur.
‘ Nesil ’ kelimesinin yerine konulmak üzere uydurulmuş bir kelimedir. Birbirine yakın zaman diliminde doğanlar’ mânâsındadır.
Sigorta uygulamalarının, İslâmî ölçüler içerisinde olmayışı sebebiyle, İslâmî hassasiyeti olan dostlarımız aleyhine haksız rekabet oluşuyor. Fabrikası yanan - yıkılan kardeşlerimiz - dostlarımız, sigortaları yoksa, zarar görüyorlar. Sadece kendileri değil, çalışan personel de perişan oluyor. Müslüman olmayanlar sigortadan tazminatını alıp eskisinden daha mükemmel bir fabrika kuruyor, kazancını artırıyor. Müslümanlar ise iş sâhibi iken işçi durumuna düşüyor. Gayri Müslimin fabrikasında çalışmak mecbûriyetinde kalıyor. Bu durumu önlemek lâzım.
Şehir kelimesinin yerine ‘ kent ’ kelimesinin konulması isteniliyor. Kent kelimesinin karşılığı Dîvânu Lugati’t-Türk’de ‘ köy ’ olarak verilmiştir. ‘ Şehir ’ mânâsında kullanılması yanlıştır.