01 Ekim 1950 târihinde İstanbul’da ‘ Hüseyin Nihal Atsız Dergisi ’ olarak yayınlanmaya başladı. Orhun Dergisi’nin devamıdır. Haftalık yayın programı ile 18 Ocak 1952 târihine kadar 62 sayı çıktı. 01 Ekim 1950 târihinde İstanbul’da ‘ Hüseyin Nihal Atsız Dergisi ’ olarak yayınlanmaya başladı. Orhun Dergisi’nin devamıdır. Haftalık yayın programı ile 18 Ocak 1952 târihine kadar 62 sayı çıktı.
Türkçe problemli bir dil. Göktürkler dönemindeki Orhun Kitâbeleri’nde, Karahanlılar dönemindeki Dîvânu Lugati’t-Türk’de, Kutadgu Bilig’de, Atebetü’l-Hakayık’ta hiçbir problem yoktu.
Nasreddin Hoca bir köye misâfir olmuş. Yatsı namazını kıldıktan sonra başlayan sohbet uzun süre devam edince Hoca esnemeye başlamış. Meclistekilerden biri sormuş:
1-Sabah kahvaltınızı kendiniz için yapınız, öğle yemeğini dostunuzla paylaşınız, akşam yemeğini düşmanınıza ikram ediniz. 2-Haftada en az 4 gün, en az 45 dakika yürüyünüz.
Türkiye’de 55.000'i, resmî 15.000’i özel olmak üzere 70.000 okul var. Bu okulların 12.000’i okul öncesi eğitim, 35.000’i ilkokul, 25.000’i orta öğretim kademesinde yer alıyor.
İnsanlar, doğru veya yanlış, herhangi bir veya pek çok sebebe dayanarak aşı olmak istemiyor olabilirler. Kimsenin bir diyeceği olamaz. Fakat makaleler, kitaplar yazarak mümkün olduğunca çok kişi etkilemek maksadıyla büyük bir mücâdelenin önderliğini üstlenecek şekilde hareket etmeleri, kabul edilebilir bir davranış değildir. Aşı olanlar ve çevresindeki insanların da olmasında fayda görenlerin sessizliği, aleyhtarları daha çok çalışmaya yönlendiriyor.
12 Eylül döneminde 7000 kişinin idamı istendi. 517 kişiye ölüm cezası verildi. Askerî Yargıtay 124 idam cezâsını onayladı. 55 kişi idam edildi. Gözaltında veya hapishânelerde, 171 kişinin işkencede öldüğü belgelerle ispat edildi. Bunun dışında ‘Tabiî olmayan ölüm’ sayısı 229 idi.
Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922’de başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın son safhası idi. Kesin sonuç beş gün içinde elde edildi; 2 Eylül’de Uşak’a girildi. Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde kendisinin de haberdar olmadan Yunanistan Küçük Asya Ordusu’nun başkomutanlığına getirilmiş General Nikolaos esir alındı. Türk birlikleri, İzmir’e doğru hızla ilerledi.
İstanbul’da yayınlanan bir gazetede, Atatürk’ün Selânik’te bulunan ve müze hâline getirilmiş olan evinin bombalandığı haberini yayınlanmıştı. Bu haber üzerine başlayan protesto yürüyüşüne bozguncuların ve çapulcuların katılımı ile kırıp dökmeler başladı. İstanbul’da Rumlara ait ev ve dükkânları tahrip edildi. Olay genişleyince güvenlik kuvvetleri yetersiz kaldı. Olaylar ertesi gün de devam etti. Sıkıyönetim ilân edildi, sorumlular ve ihmali görülenler cezalandırıldı, zarar görenlere tazminat ödendi.
İddia: Yazı dilimizdeki yabancı bir sözcüğü karşılamak için söz konusu varsıllığımızdan yararlanmak en doğal hakkımızdır. “ Bunun yerine bu sözcüğü de kullanabiliriz ” denir, bir kıyıya çekilir. Beğenilirse genele yayılır, beğenilmese kendi yöresinde yaşamını sürdürür. Dileyen yazınsal bir varsıllık adına koşuklarında, denemelerinde, savlarında kullanabilir, buna da karışamayız. Karışırsak, bu kez de biz “ tavsiyeci ” oluruz. Yabancı sözcükleri tasviye etmek isteyenlerden bile kötü oluruz! Onlar yabancı sözcüğü dışlıyorken, biz kendi sözlerimizi dışlıyoruz. Bu, bizi daha kötü kılar.
Okumanın hakkıyla yapıldığı durumlarda kişiler ve toplumlar olduğu gibi aileler de güç kazanır. Ailece yapılacak okumalar aile içi iletişimin, bilgi ve tecrübe akışının güçlenmesine katkıda bulunacaktır.
Bir gün şâirin biri Padişaha bir şiirini takdim etmek istemiş. Şâiri huzura çıkarmışlar. Padişah vezirleriyle beraber oturuyormuş. Şâire hitaben; oku bakalım şiirini diye buyurmuş.
Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin Şarkiyat Fakültesi’nin Arap Filolojisi bölümünü 1962 yılında bitirdi. Moskova güdümlü yönetimin hoşuna gitmeyecek tarzdaki siyâsî konularla ilgilendiği anlaşılınca, Mısır’daki Assuan Barajı’nda görevlendirilmek suretiyle sürgün edildi. Sekiz ay kaldığı Mısır dönüşünün altıncı ayında, 2 yıl için bu defa Sibirya’ya sürüldü. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) ‘ de açıklık ve yeniden yapılanma’ politikalarının uygulamaya konulmasından faydalanarak 16 Temmuz 1989’da, Türkçü – Milliyetçi düşüncedeki Azerbaycan siyâsî partilerini, Halk Cephesi Partisi adı altında bir araya getirdi. Partinin genel başkanlığına seçildi.
Bilindiği gibi Fransa İmparatoru Birinci Napolyon Bonapart’ın babası Korsikalı, annesi Sicilyalıdır. Bir gün emrindeki birliği denetlerken ön sırada yumurta ikizi kadar kendisine benzeyen bir asker görür. Yanına çağırıp sorar:
İslâmî değerler; inancımızdır. Ezandır, İ’la-yi Kelime-t’ullah’dır. Peygamberimizi ve Ehl-i Beyt’ini sevmektir. İnancımızın emirlerine uymak, yasaklardan uzak durmaktır. Adâletten ayrılmamaktır. Zaman ve sağlık başta olmak üzere hiçbir şeyi israf etmemek, yerli yerinde kullanmaktır. İlimdir, çalışmaktır. Yardımseverliktir. Hak ettiğinden fazlasını istememektir, almak için hileye başvurmamaktır.
Başlı-başına ve hacimli bir kitabın konusu olabilecek bir kavramı bu makalenin sınırlı bölümüne sığdırmak, zor olmanın ötesinde imkânsızdır. Fakat yaklaşık olarak son 50 yıllık târihimizde önemli bir yeri olan bu kavramlar, ihmal edilmemeliydi. Bu sebeple efradını câmi, ağyarını mâni ölçü içerisinde kalınacaktır.
Katma Değer Vergisi (KDV) bilindiği gibi, Vergi İadesi ile birlikte yürürlüğe konuldu. Maksat oto kontrol sistemini oluşturmaktı. Zaman içerisinde, KDV oranları artırıldı, vergi iadesi oranlarına ilişilmedi. Böylece hem sistem çöktü, hem de KDV başlı başına bir gelir kaynağı hâline getirildi. Böylece KDV sistemi, amaca hizmet edemez oldu.
(İstanbul, 22 Kasım 1881-Belh-i Cevan, 04 Ağustos 1922) Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin mağlubiyetiyle neticelenince, devleti savaşa sokan diğer ittihatçılar gibi Enver Paşa da ülkeyi terk etti. Önce Odesa’ya, sonra Berlin’e ve oradan Moskova’ya geçti.
İddia: Azerbaycanlılar ‘ söz ’ kelimesini kullanıyorlar… Çetinoğlu: ‘ Azerbaycanlıla r’ dediniz. Herhalde ‘ Azerbaycan Türkleri ’ni kast ettiniz. Sovyetler Birliği döneminde Ruslar onlara ‘ Azerî ’ diyorlardı. Soydaşlarımız ise Ruslara, ‘ Azerî ’ değil, ‘ Türk ’ olduklarını 74 sene boyunca anlatmaya çalıştılar. Şimdi de Türkiye’de yaşayan Türklere ‘ Azerbaycanlı ’ değil, ‘ Türk ’ olduklarını mı anlatmaya çalışacaklar. Bu ne iştir?
Nasreddin Hoca'nın palavracı komşusu, bir sohbet sırasında yine atmaya başlamış: