İslâmî değerler; inancımızdır. Ezandır, İ’la-yi Kelime-t’ullah’dır. Peygamberimizi ve Ehl-i Beyt’ini sevmektir. İnancımızın emirlerine uymak, yasaklardan uzak durmaktır. Adâletten ayrılmamaktır. Zaman ve sağlık başta olmak üzere hiçbir şeyi israf etmemek, yerli yerinde kullanmaktır. İlimdir, çalışmaktır. Yardımseverliktir. Hak ettiğinden fazlasını istememektir, almak için hileye başvurmamaktır.
Başlı-başına ve hacimli bir kitabın konusu olabilecek bir kavramı bu makalenin sınırlı bölümüne sığdırmak, zor olmanın ötesinde imkânsızdır. Fakat yaklaşık olarak son 50 yıllık târihimizde önemli bir yeri olan bu kavramlar, ihmal edilmemeliydi. Bu sebeple efradını câmi, ağyarını mâni ölçü içerisinde kalınacaktır.
Katma Değer Vergisi (KDV) bilindiği gibi, Vergi İadesi ile birlikte yürürlüğe konuldu. Maksat oto kontrol sistemini oluşturmaktı. Zaman içerisinde, KDV oranları artırıldı, vergi iadesi oranlarına ilişilmedi. Böylece hem sistem çöktü, hem de KDV başlı başına bir gelir kaynağı hâline getirildi. Böylece KDV sistemi, amaca hizmet edemez oldu.
(İstanbul, 22 Kasım 1881-Belh-i Cevan, 04 Ağustos 1922) Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin mağlubiyetiyle neticelenince, devleti savaşa sokan diğer ittihatçılar gibi Enver Paşa da ülkeyi terk etti. Önce Odesa’ya, sonra Berlin’e ve oradan Moskova’ya geçti.
İddia: Azerbaycanlılar ‘ söz ’ kelimesini kullanıyorlar… Çetinoğlu: ‘ Azerbaycanlıla r’ dediniz. Herhalde ‘ Azerbaycan Türkleri ’ni kast ettiniz. Sovyetler Birliği döneminde Ruslar onlara ‘ Azerî ’ diyorlardı. Soydaşlarımız ise Ruslara, ‘ Azerî ’ değil, ‘ Türk ’ olduklarını 74 sene boyunca anlatmaya çalıştılar. Şimdi de Türkiye’de yaşayan Türklere ‘ Azerbaycanlı ’ değil, ‘ Türk ’ olduklarını mı anlatmaya çalışacaklar. Bu ne iştir?
Nasreddin Hoca'nın palavracı komşusu, bir sohbet sırasında yine atmaya başlamış:
Mevlânâ, Ahî Evran, Sarı Saltuk ve Gül Baba da… Alevî kardeşlerimizin bâzıları öyle yazıyorlar, öyle diyorlar…
Cevap: Eski çağlarda insanlar, taptıkları güçlere insan kurban ederlerdi. Bu korkunç ve vahşî âdet yerine İslâmiyet belli hayvanların kurban edilmesi âdetini koydu. Müslümanlar ve Müslüman olmadan önce Türkler, hiçbir zaman insanı kurban olarak kesmemişlerdir.
Oğuz yazmalarında bulunan kelimeler, günümüzde kullanımda değilse, kullanımdan çıkmasının bir sebebi vardır. O sebebin ortadan kalktığı ve o kelimelere ihtiyaç hâsıl olduğu nasıl ispat ediliyor ki şimdi yeniden kullanıma almak için çalışılıyor? Alışılagelmiş kelimeler yerine 1500 sene önceki kelimeleri hem de ihtiyaç ve sebep yokken yeniden yazı veya konuşma diline almak, nesiller arasında anlaşmayı zorlaştırır ve hatta imkânsız hâle getirir. 50 – 60 sene önce yazılmış Reşat Nuri Güntekin, Refik Hâlid Karay, Peyâmi Safâ romanlarını anlayamayan gençliğin önüne, 1.000 sene öncesinin kelimelerini koymakla, Türk dilini yozlaştırmak isteyenlere yardım ve yataklık edilmiş olmaz mı?
Uydurma kelimeleri kullanan ve kullanmakta ısrar eden sâde vatandaşlarımızı kınamaya, suçlamaya hakkımız yoktur. Türkçe hassasiyeti olmayan sanatkârların, politikacıların ve ilim adamlarının televizyonlarla, gazete ve dergiler ile radyoda kullanmakta olduğu kelimeleri, (doğru olduğunu zannederek) herkes kullanmaktadır.
Saraybosna, Yugoslavya'nın dağılmasından sonra kurulan Bosna-Hersek Cumhuriyetinin başşehridir. Şehre bu ismin İsa Bey tarafından inşa edilen muhteşem bir saray sebebiyle verildiği söylenir. 16 ve 17. yüzyıllarda önemli ilerlemelerin yaşandığı şehirde, 1521-1541 yılları arasında Bosna sancak beyliğine getirilen Gazi Hüsrev Bey tarafından inşa edilen külliye ve kurulan vakıflarla Saraybosna bir Türk-İslâm şehri hâline gelmiştir.Saraybosna, Yugoslavya'nın dağılmasından sonra kurulan Bosna-Hersek Cumhuriyetinin başşehridir. Şehre bu ismin İsa Bey tarafından inşa edilen muhteşem bir saray sebebiyle verildiği söylenir. 16 ve 17. yüzyıllarda önemli ilerlemelerin yaşandığı şehirde, 1521-1541 yılları arasında Bosna sancak beyliğine getirilen Gazi Hüsrev Bey tarafından inşa edilen külliye ve kurulan vakıflarla Saraybosna bir Türk-İslâm şehri hâline gelmiştir.
Eskiler; ‘ Galat-ı meşhûr, fasîh-i mehcûrdan evlâdır .’ Derlerdi. Bu sözü, günümüz anlatımıyla: ‘ Yaygın bir yanlış, kullanılmayan ve fakat düzgün olan doğrunun önündedir .’ Şeklinde söyleyebiliriz.
Alevîlik; din, mezhep veya tarîkat ve hattâ bir cemaat adı değildir. İslâmî bir düşünce, felsefe, hayat ve düşünce tarzı veya İslâmî kültür, İslâm’ın farklı bir yorumu olarak ele anılabilir.
Kimseyi, sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz. Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Nihat Sâmi Banarlı’nın anlattığına göre Yahyâ Kemal Beyatlı, bir dönemdeki sohbetlerinde sık sık şöyle dermiş: Çocuklarımıza dediler ki:
Ankara’da, Aylık fikir ve sanat dergisi tanıtımıyla ve Türkçü düşünceye hizmet maksadıyla 23 Haziran 1971 târihinde yayınlanmaya başladı.
Türkçü fikir adamı, tıp doktor Hasan Ferit Cansever 20 Haziran 1969 târihinde İstanbul’da vefât etti. Doğumu: Antalya, 1891.
Ekmek, bütün gıdaların anası, mübârek ve aziz bir yiyecektir. Her şeyle, yalnızca su ile birlikte yenilirse bile insanoğlu, başka bir gıdaya ihtiyaç olmadan yaşamaya devam edilebilir.
Nasreddin Hoca 1208-1284 yılları arasında yaşadı. Emir Timur ise 1336-1405 yılları arasında. Yâni Timur, Hocanın vefatından 52 yıl sonra dünyaya geldi. Buna rağmen onlarca hikâye veya fıkrada Hoca ile Timur bir araya getirilir. Herkes güler, tebessüm eder veya düşünür.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, âtıl paranın ekonomiye kazandırılması düşüncesiyle kurulmuştu. Borsadan hisse senedi alanlar, ortak oldukları firmaların kârlarından pay tahsil edeceklerdi. Kâr eden şirketin hissesi kıymetlenecek, elinde bu tür kâğıt bulunduranlar, isterlerse satacaklar, daha çok kâr elde edeceklerdi.