Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 8

ÖZGEN GÜRBÜZ: 15 Nisan 1951 târihinde Merzifon’da dünyâya geldi. Yüksek öğrenimini, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarını ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi inşaat Mühendisliği Bölümünü bitirerek tamamladı. Evli ve iki çocuk babası, bir torun dedesidir.

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 7

Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, Türk Mûsîkisini teorisi-târihi ile ilgili çalışmalarımda Türkçe'nin yanısıra bazı başka dillerde yazılı kaynaklarla da ilgilendim. Bilmediğim dillerdeki çevirileri, makaleleri okumaya çalıştım. İngilizce olan bir kitap ise hep yanımdaydı. ‘ Makam Modal Practice In Turkısh Art Music ’ 1974. Yazarı Karl L. Signell. Kendisi İlmî akademik araştırmalar, çalışmalar ve Türk Mûsıkîsi eğitimi almak için İstanbul'a gelen ve zamanın üstatlarından; Ney üflemesini, Türk Mûsıkîsi nazariyâtını, müziğimizdeki Alaturka-Alafranga çekişmelerini ve diğerlerini bilen, öğrenen bir Amerikalı Müzikbilimcinin sözlerini yansıtacağım:

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 6

Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, bu soruyu atlayabilir miyim?  Bu konuların en büyük üstadına verebileceğim yanıtlar zayıf, yetersiz ve sığ kalabilecektir... Şimdiden affınızı diliyorum. Sâdece, kendi teknik bakış açımdan ve yaklaşımıma uygun olarak, birkaç müzikal açıklama yapmak, görüşlerimi ifâde etmek ve özellikle aruz vezninden yola çıkarak bir iki hususu arz etmek istiyorum.

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 5

Özgen Gürbüz:   Bir espri ile başlamak isterim. (Çünkü bu soruyu, bu şekilde soranlar da olmuştur.) ‘ Tek sesli demek, sâdece bir tâne sesle, sözgelimi sadece Do sesi ile eser bestelemek, söylemek midir ?’ Tabîi ki hayır. Tek seslilik böyle değildir. Tek sesli demekteki amaç, müzik cümlelerinin, sâdece yatay porte ekseninde seyretmesi, yâni, portenin dikey ekseninde, aynı anda, aynı sâniyede, hatta aynı sâlisede, sâdece bir tek ses yazılı olması, ses çıkarılması ve ses duyulmasıdır.. Porte-zaman ekseninde, sağa doğru gittikçe, başka sesler, hatta sessizlikler (ES'ler)  de olabilir. İşte tekseslilik,yatay-zaman eksenindeki ilerleme sırasında, portede her kolonda sadece bir tane ses kullanması, söylenmesi,duyurulması ve duyulmasıdır..

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 4

Özgen Gürbüz: Klasik Türk Müziği, çok kullanılan adıyla (Türk Sanat Müziği), çok zengin bir târihî birikime, repertuara ve teoriye sâhip, ‘makamlı müzik / modal müzik’ temeline dayalı bir müziktir. Özellikle Osmanlı Cihan Devleti döneminde en üst düzeyde icra, bestecilik ve repertuar mükemmeliyetine ulaşan bu tür müzik yaklaşık 1100 yıldan beri varlığını devam ettirmektedir. Kısaca, ‘ Makam ’ ve ‘ Usûl ’ olmak üzere, iki ana unsurdan oluşur.

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 3

Özgen Gürbüz: Koma; bir oktavın (bir tam sekizli aralığının, bağıl frekansı ‘1’ kabul edilen bir sesle, frekansı tam 2 katı, yani bağıl frekansı ‘2’ olan ses arasının- logaritmik olarak 53 eşit parçaya bölündüğünde elde edilen, her bir eşit aralığın-parçacığın adıdır...Yâni kullanılan her sesi-komayı Perde kabul eden bir sistematik yapıdır.

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 2

Prof. Dr. Sâdık Tural: Ses şiddeti nedir?   Özgen Gürbüz:   Bu terimle, duyulabilen seslerin ‘ desibel ’ cinsinden ifâde edilen volümetrik özellikleri kastedilmektedir. Meselâ sesin şiddeti çok yüksek olduğunda, aynen ses bombasının yıkıcı etkisi gibi, jet uçaklarının alçaktan uçtuğu zaman ki çıkardığı seslerdeki gibi çok yüksek bir enerjiler ortaya çıkmakta, patlamalar olmakta, hattâ kulakları sağır edebilmektedir... Ses şiddetini daha iyi anlatabilmek için, öncelikle ‘ses’in kısa târifini yapıp, özelliklerini anlatmak istiyorum:

Müzisyen Özgen Gürbüz Sohbeti - 1

Özgen Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, sorularınıza birer cümle ile cevap vermem çok yetersiz kalabilecektir noktayı nazarından hareketle ve izninizle, kullanabileceğim en kısa ve en az sayıdaki cümlelerle cevap vermeye çalışacağım.  

Altaylarda Türkler - 5

Ülgen 'in yedi oğlu var. Onlar farklı farklı boyların koruyucu ruhları olarak kabul edilir. Bu boyların halkı, bu ruhları kendi özel koruyucusu sayıp, saygılı davranırlar. Onların isimleri:

Altaylarda Türkler - 4

Erlik-biy'in kızlarının sayısı, bazılarının dediğine göre iki, bazılarının dediğine göre de dokuzdur. Birinin gözü hastalanıp akarsa, halk ona ‘ Gözünü Erlik-biy'in kızı aldı ’ der. Çünkü onun bir kızının sekiz tane gözü vardır. Kam ruhu, Almıs giderken, o kızlar onu kandırmaya, onunla oynayarak sarhoş yapmaya; yol ortasında Erlik-biy'e kesilen kurbanı almaya çalışırlar. Erlik-biy'in Erke Salton adlı kızı bayram, toy ve mutluluk olan yerleri gezip, insan ve hayvan ruhu avlar. Böyle gezen ruhlar için kamlar şöyle derler:

Altaylarda Türkler - 3

Eğer kam, hayat yolunda yanlış bir şey yapmamışsa, yalan söylememişse, onu kendi ruhları korur. Kamın birçok yardımcı ruhu vardır. Kam olanlar, dünyadaki bütün ruhlarla, cinlerle, perilerle irtibatta bulunabiliyor. O, yalnızca yer üstündeki ruhlarla değil, yerin altındaki kara dediğimiz kötü ruhlarla da görüşür, onları hisseder. Kam, güçlü bir telepatiye sâhiptir.

Altaylarda Türkler - 2

Size Altaylıların inancını anlatayım. Kamlık inancı, çok eski zamanlardan beri devam eden ve nesiller değiştirerek bugünlere kadar ulaşmış bir inanç. Altay Türkleri bu inançtan başka inanç tanımamışlar ve eski hâliyle bugüne kadar getirmişlerdir.

Altaylarda Türkler

Sonsuzluğa uzanan beyaz buzla kaplı Altay Dağlarının eteğinde yaşayan soydaşlarınızın, dînî ve sosyal hayatlarını size anlatmaya çalışacağım.