Gırgır olsun istedim, Hiç ciddiye almadım. Karıştırdım her şeyi Tekrar ayıramadım,
Sanki hiç yaşanmamışcasına Anılarda kaldı çocukluğum Soframız dolardı Yemekler lezizdi
Bir varmış bir yokmuş, masallar diyarındaki mutluluk ormanında mutlu olmak için her şey varmış. Günlerden bir gün ormanda bir yarışma düzenlenir.
Bir varmış bir yokmuş. İnsanların derdi çokmuş. En iyisi tatlı yiyip tatlı konuşmak. Tencere yuvarlanmış yuvarlanmış kapağını bulmuş. Mutluluk ormanında dert keder yokmuş. Komşu çocukları birbirleriyle oynarlarmış hem de hiç kavga gürültü etmeden...
Bir varmış bir yokmuş insanların derdi çokmuş oturup düşünmüşler bari. Arın derdi çokmuş. Oturup düşünmüşler tatlı yiyelim tatlı konuşalım derken tencere yuvarlanmış yuvarlanmış gitmiş kapağını bulmuş.
Markete gittim ko ş a ko ş a Sokakta türküler ta ş tı pencerelerden Co ş tum bende birden
Bir varmış bir yokmuş çakma kralın sarayı çokmuş. Bize ne el kesesinden zengin parası fakirin çenesi imiş. Bunları bırakalım biz masalımıza bakalım. Mutluluk ormanı dışındaki başka bir ormanda tilki Cezmi ve Ayı Rıfkı'nın hikâyesi.
Dolu bir ömür sürdüm Kendimden b aşk asına olmadı Zararım Bende beni kaybettim Pespaye zaman larda Kendimi aradım
Mutluluk ormanındaki çocuklar paydos zili çalınca okuldan çıktılar. Evlerine gitmek için yola koyuldular. Ormanda asılı afişleri gördüler. Durup okudukları zaman çok şaşırdılar. Afişlerde ormanda bir masal yarışması olacağından bahsediyordu. Ertesi gün okula gidenler öğretmenlerine,
Bir varmış iki varmış, üç saklanmış yokmuş. Sayı arkadaşları onu ararken biz de masalımıza başlayalım. Mutluluk ülkesinde anlatılan masallardan birini dinleyelim.
Yılın dört mevsiminden biri olan sonbahar duyguları zirve noktasına getiren medcezir gibidir.
-Şimdi bana söz ver, yarın gelirken kedi bakımı ile ilgili bir kitap alacaksın ve hayvanları koruma gününde hepimiz hayvanlar için ne yapmamız gerektiğini düşüneceğiz dedi.
Seni bulduğumu sandım Tam elimi uzattım ki Birden uyandım Her şeyin yalan olduğunu
Bir varmış bir yokmuş, deve tellal pire berber iken mutluluk ülkesinde dolaşalım. Bakalım size ne masal anlatacağım. Şenköy’de yaşayan Şen ailesinin çocukları olan Kibar ile Şenol ikizmiş. Yüzleri çok benzemesine rağmen huyları hiç benzemezmiş. Bu iki kardeşten Kibar, çok sakin iyi kalpli ve sevgi dolu imiş.
Ben bir garip kuş oldum Kendimi çölde buldum Bu hayattan yoruldum Yolumu bilmez oldum Henüz gonca gül idim Çabuk sarardım soldum
Ruhum bozkırda bir yılkı atı Dolu dizgin giden sınırsızca İçime sığmayan duygular Birinden diğerine gelir gider
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal pire berber iken küçük kız dedesinin beşiğini tıngır mıngır sallar iken; biz bitmeyen masallar ülkesindeki mutluluk ormanına gidiyoruz.
Tatil bir ihtiyaçtır, Ruhumuzu dinlendiren, Besleyen, Yeni ümitler vadeden
Çoban Ali, masal ülkesindeki köylerden birinde yaşarmış. Dağ yamacındaki kulübesinde yaşar, köye nadiren inermiş. Hava yağışlı olunca, şömineyi yakar keyif yaparmış. İyi kalpli çoban, kuzularını otlatırken onlara kaval çalarmış. Kaval dinleyerek, otlayan kuzuların, koyunların iştahları daha da açılırmış.
Bir varmış bir yokmuş. Mutluluk ormanı ortasında hüzün varmış. Çünkü kralın kızı Nurbala çok hastaymış. Hangi doktor muayene ederse doktor da hastalandığı için kız da iyileşemiyormuş.