Bir varmış, bir yokmuş. Masal ormanında yaşayan bir tarla faresi varmış. Tarla faresi gezmeyi çok severdi ve hiç evde durmazdı. Birgün şehirdeki hayvanat bahçesine gitmeye karar vererek evden ayrıldı.
Bir varmış bir yokmuş, gidelim hep birlikte masal diyarındaki mutluluk ormanına. Bugün tarla faresi Melâhat‘in başından geçenleri anlatacağım.
Bir varmış bir yokmuş masal diyarındaki mutluluk ormanına bir hüzün çökmüş. Çünkü kralın kızı nurbala çok hastaymış. Hangi doktor muayene ederse doktor da hastalandığı için kız da iyileşemiyormuş.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler berber iken develer tellal iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Mutluluk Ormanında yaşayan Köstebek Nuri ile komşusu Kırkayak Nazlı birbirlerinden hiç hoşlanmazlarmış.
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken var varanın, sür sürenin destursuz bağa gireni hali harap iken.
Haluk ailenin haşarı ve şımarık çocuğuydu. Annesi ve babası senelerce evlat sahibi olabilmek için uğraşmışlar tam ümidi kestikleri anda Allah onlara evlat vermişti. Bu yüzden Haluğa asla"--hayır" denmez her istediği alınır ve yapılırdı.
Mutluluk ormanının tek diş doktoru olan Bayan tavşan Afife Canyakmaz sekreteri bayan sincap Fıstık Hanım muayenehaneye geldiği zaman bayan Afife Fıstık Hanım bugün muayenemizi açık havada yapacağız.
Uykusuz gecelerimden birini daha yaşadım. Yat kalk, yat kalk. Kalkınca gece yarısı evin soğuğu hoşuma gitmedi, tekrar yattım. Yatarak oyalanayım diyorum. Uyuyamayınca da yatak batıyor. Koyun kuzu saymaca herhalde bir masaldan ibaret. İnek de saysam bana hiç etkisi yok.
Muayenehanesine badana yaptırdıktan sonra alışveriş listesi çıkardı. Çocuklar için minik diş fırçaları minik tüp macunlar minik kurabiyeler rengarenk balonlar mumlar aldı içecekleri de havuç suyu çimen suyu meyve suları hazırladılar.
Nedametle vicdan bir teraziye sığamaz Duygular ağır basar tartamaz insan İnsan ömrü bitiyor gel zaman geç zaman
Bir varmış bir yokmuş masalcı teyzenin masalı çokmuş. Derken efendim masallar diyarındaki mutluluk ormanının kapısında bir kalabalık varmış.
Salon dolunca gece başladı. Önce yemek servisi yapıldı. Doğal olarak misafirlerin yiyebileceği üç çeşit büfe hazırlandı. Otoburlar için çeşitli otlardan salatalar, yemekler ve tatlı olarak da meyveler hazırlandı.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde Masal ülkesinde yaşayan Masalcı teyze masal anlatmak için yola çıkmış. Gitmiş gitmiş gitmiş arkasına dönüp baktığında bir de ne görsün bir arpa boyu yol gitmiş.
Bir varmış bir yokmuş Allah'ın günü darı tanesinden çokmuş. Var varanın vur vuranın kavga edenin hali yamanmış. Masal diyarındaki mutluluk ülkesindeki köylerin birinde akrabalar hep beraber yaşarmış.
Bir varmış bir yokmuş kalbur saman içinde pire berber deve tellak iken çocuklar babalarının beşiğini sallar iken biz masallar ülkesindeki MASAL ORMANINA gidelim bakalım orada neler oluyor.
Bir varmış iki yokmuş, iki kaybolunca matematik öğretmeni de napacağım ben deyip kaybolmuş çünkü ikisiz matematik olmuyormuş. Neyse nerede kalmıştık.
Bir varmış iki yokmuş, iki kaybolunca matematik öğretmeni de napacağım ben diiyip kaybolmuş, çünkü iki siz matematik olmuyormuş. Neyse nerede kalmıştık.
Pamuk şeker gibi yağdın üstüme Tarifsiz bir sevinç doldu özüme İçim aydınlandı gönlüm coştu. Mutluluğum oldun kar taneleri
Çiçek tarlasından hızla çıkan Sakine kendini köyün ortasındaki; samanlığın önünde bulur. Hemen samanlığın kapısının altından samanlığa girer ve samanların arasına topladığı çiçeklerle birlikte saklanır. Yorgunluktan uyuya kalır. Duyduğu gürültülerle uyanan Sakine birden annesini hatırlar,
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde Masal diyarında yalan çokmuş. Yalanları toplamışlar bir çuvala doldurmuşlar. Çuvalı götürüp Kaf dağından aşağıya atmışlar.