Politik Psikoloji Bilimi, bireyi ve siyaseti de kendine araştırma konusu yapmıştır. Siyaset bilimini Psikoloji ile aynı paydada buluşturan “Siyaset Psikolojisi (Politik Psikoloji)” terimi; sosyoloji, sosyal psikoloji ve tarihi de harmanlayarak kendine bir alan oluşturmuştur.
Türk milletinin en büyük güç kaynağı ve varlığının yegâne güvencesi Millî birliktir . M illî birlik ve beraberlik, toplumun bütün bireylerini aynı amaç etrafında birleştiği değerler zinciridir . Milletin sahip olduğu, milli birlik ve egemenlik hakkı, milli iradenin tek ve asli sahibi aziz Türk milletidir...
Politik Psikoloji Bilimi, bireyi ve siyaseti de kendine araştırma konusu yapmıştır. Siyaset bilimini Psikoloji ile aynı paydada buluşturan “Siyaset Psikolojisi (Politik Psikoloji)” terimi; sosyoloji, sosyal psikoloji ve tarihi de harmanlayarak kendine bir alan oluşturmuştur.
Sağduyu, ilke ve yükümlülüklerimizin toplamıdır, zayıflıklarımızın ve güçlerimizin farkında olma durumudur. Vakalar karşısında, hırs ve kibir gibi zaaflara düşmeden doğru ve güzel topluma faydalı kararlar alabilmektir. Sağduyu alçak gönüllülüğümüzü geliştirme çabasıdır, toplumu tehdit eden hal ve durumları önceden görme yeteneğidir. Sağduyu kaynağının kökleri töre, bilgi, görgü ve tecrübedir, farkındalığa sahip olmak demektir...
Millî ahlak olmayan yerde, millet de medeniyet de olmaz der Ziya Paşa. Ahlak kavramı, insanı insan yapan en önemli değerdir. Ahlakı olmayan insanlardan oluşan bir grup ne topluluk olur ne de medeniyet olur . Medeniyet gelişimi ancak yüksek bilinçli fert ve toplumlarla olgunlaşıp nihai olarak ahlaki töreye dönüşür.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla birlikte, iki kutuplu sistemin sona ermesi, tüm ulusal güçlerini mensubu bulundukları blok ve ideolojiye göre yönlendiren ve politikalarını da bu çerçevede şekillendirmek zorunda kalmışlardır. Ortaya çıkan bu yeni ve anî değişim sonrasında devletler farklı tehditler altında kalmıştır. Gerçek olan bir şey varsa onun adı da devletlerin milli menfaatleri olmuştur...
Günümüzde kurumların faaliyetlerini sürdürebilmeleri, içinde bulunduğumuz ekonomik ve politik koşullar nedeniyle yeterince zor olmakla birlikte, beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan krizler, kurumların sürdürülebilir başarılarını, hatta kimi zaman varlıklarını tehlikeye sokabilmektedir.
S avaş masum insanlar için bir yıkımdır. Y akın tarihte Karabağ’da, Çeçenistan’da, Filistin’de, Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da masum halk soykırım gibi yok edilmişti. İnsanlığın Ukrayna’da ölmeye başlaması yeni değil.
Pek çoğunuz rahmetli Galip Erdem ağabeyi tanırsınız. Belki “teorilerini” bilmeyeniniz de vardır.
Türk medeniyeti Orta Asya’da kurulmuş ve akınlarla yeryüzüne yayılmıştır. Tabiatla mücadele ve müspet ilim Türk medeniyetinin temel kavramlarıdır. Bin yıllık Türk tarihi, Türk medeniyeti bu kavramlar üzerinde kurulmuştur.
Bir topluluğunun “millet” olabilmesi için, milleti oluşturan unsurlar etrafında birleşmeleri, o değerleri benimsemeleri gerekir. “Aynı toprak üzerinde yaşayan ve aralarında kültür, dil, tarih gibi yönlerden birlik bulunan insan topluluğu” olarak tanımlanan millet, tanımdan da anlaşılacağı üzere ortak değerler üzerinde bir araya gelmiş insanlardan oluşur. İnsan topluluğuna millet özelliği kazandıran ve milleti bir arada tutan kültür ve kültür ögeleri hem millet hem de milleti oluşturan fertler açısından büyük önem arz eder. Kültür ögeleri milleti oluşturan fertler arasında sosyal akrabalık bağı oluşturur ve milleti ayakta tutar.
Kültür ve medeniyet ilişkisi bütün dünyada ve Türkiye’de oldukça dikkat çekmiş, incelenmiş ve işlenmiş bir konudur. Her ne kadar kültür ve medeniyeti birbirlerinden kesin sınırlarla ayırmak mümkün görünmese de tabiat karşısında insanın var olma mücadelesi ile ilişkili kavramlar oldukları açıktır. Bu anlamıyla medeniyetin temelinde kültür yatmaktadır. Kültürün gelişmesi, karmaşıklaşması ve oluştuğu tarih, coğrafya ve düzene göre kendisine özgü bir hal kazanması artık medeniyet aşamasına gelindiğinin göstergesi olmuştur. Böylece kültür ruh ise medeniyet de bu ruha beden olmuştur.
2020/2021 yılı COVID-19 salgınının gölgesinde hükümetlerin salgını önleyici tedbirlerin yanında ekonomiyi işler halde tutmanın da mücadelesini verdikleri bir yıl oldu. Diğer sektörler daralırken tarım sektörünün büyümesi birkaç faktöre bağlı gelişmiştir. "Tarımda yaşanan ciddi sorunlara rağmen üretim devam ediyor. Tarımda küçük aile işletmeleri tasfiye olurken, şirket tarımı yaygınlaşıyor. Sektör dışından tarıma yatırımlar yapılıyor.
Doğru söz acıdır; onu hazmedebilirsen, yarın faydasını görürsün, o sana zevk verir. Doğru söz, bak, gönüle acı ve sert gelir; sert söz doğrudur; o doğru söz nerede? (Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, beyit 5777-5778)
Toplum, bir organizma misali bir bütünlük ve organizasyon arzettmektedir. Toplumsal yapı kurumlar ile örgütlerden oluşur. Yapı ile kurumlar da değerler sistemi ile örülerek toplumsal bütünlüğü oluşturur. Toplumsal değerler harç misali yapıyı bir arada tutar ve devamlılığı sağlar. Toplumsal değerlerin aşınması, zayıflaması toplumsal bağları zayıflatır ve toplumsal çözülmeye sebep olur. Çözülme toplumsal dağılmayı getirir. Toplumsal değerler derken başta örfi değerler gelir. Örfi değerler toplum için yaşamsal unsurlar içerir, din ve ahlak gibi. Daha sonra gelenek ve görenekler gelir en son daha hızlı değişen adetler gelir.
Mustafa Kemal Atatürk “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” der.
Giriş Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Çin’de ortaya çıkan ve hızla dünyaya yayılan yeni tip korona virüsünü (Covid-19)u “pandemi” olarak duyurması sonrası, tüm ülkeler üst düzeyde salgınla mücadele etmeye başladı.
Vakti zamanında Ahmet Naim diye bir zat vardı, bu zat-ı muhterem, Baban Aşiretinden olup, Musul’da (1872) doğmuştu. Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) Yüksek Tedrisat Müdürlüğünde telin ve tercümeler yapmıştı. Bir dönemde Darülfünun Genel Müdürlüğü (İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü) yapmıştır. Ahmet Naim ana dili olan Kürtçenin yanında çok iyi derecede Arapça, Farsça, Fransızca bilirdi. Davayı Kavmiyet adlı eseri ve hadis tefsirleri bir dönem İslam Mecmuasında yayınlanmıştı.
Atatürk, Nutuk adlı eserinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş özelliklerinden bahsederken, “ millî bir devlet” olarak kurulduğundan bahseder. [1] Atatürk için, gaye ve tercih ’de millet son derece önemlidir. Bundan dolayı, millet ve Türk milleti kavramlarından ne anladığını açık seçik ortaya koyduğu gibi; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu milleti olduğunu da aynı açıklıkla belirtmek ihtiyacını duymuştur. “Medenî Bilgiler” adlı eserin ilk konusu millet ; ilk cümlesi de, “ Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” şeklindedir.