Bizim ifâde etmek istediğimiz husus, hiçbir münâsebet ve alâkası yokken, Kur'ân'ın, sâdece ölülerin ruhuna okunmak için gelmiş gibi bir anlayış ve tatbikat içint düşünülmesi hususudur.
Bu sorunun cevâbına geçmeden önce, bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Menkıbe şöyledir: - Yûnus’un ölümünden çok uzun yıllar sonra, Molla Kasım adında, medresede biraz mürekkep yalamış birisinin eline Yûnus’un dîvânı geçer. Akşam ocak başına oturur. Elinde dîvan. Başlar Yûnus’un şiirlerini okumaya ve kendince tetkik etmeye. Ne var ki, Molla Kasım, şiirleri mollalık bilgileri ve mollalık ölçüleriyle okuyup tartıyor olmalı ki, okuduğu her şiire bir kusûr bulur ve o şiirin bulunduğu yaprağı hemen yırtarak, önünde yanmakda olan ocağa atar. Derler ki, Molla Kasım’ın o gün herbirine bir kusûr bulup ocağa atarak yakdığı şiir sayısı bin adetmiş!...
Değerli ta’kîpçilerimiz! Türk Milleti’nin evlâdlarını doğru bilgiler ışığı ile aydınlatma projemizi gördünüz. Bu proje, 1960’lı yılların başlarında hazırlanmış, fakat bugüne kadar bir türlü yürürlüğe konamamış bir projeydi. Cenâb-ı Hakk’a binlerle şükür ki, âhir ömrümde, belki de hayâtımın son demlerini yaşamakda olduğum bir devirde, uygulandığı takdirde milletimize çok büyük faydalar sağlayacak bu projeyi yürürlüğe koymayı nâçîz şahsımıza nasîp etdi…
ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ’nin SOHBETLERİ Bu Eseri Okurken, Rûhunuz Ma’nevî Zevk Vecd Dalgaları İle Çalkalanacak! Eserin Mütercimi Filolog Yazar Yaman Arıkan Diyor ki: - Bugüne kadar, büyüklerimizin eserlerinden yüzlercesini okudum. Bunlardan 50 kadarını da fiilen tercüme ettim. Onların içinde bana en çok te’sir eden, ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ’nin SOHBETLERİ oldu.
* Yûnus’un uhdesinde, İLÂHÎ İRÂDECE verilmiş MUKADDES BİR GÖREV bulunduğunu biliyor muydunuz?
İşte bunlar ve var olan fakat burada sayıp dökme gereği duymadığımız daha başka gerekçeler dolayısıyla, “Türk Milleti’nin evlâtlarını doğru bilgiler ışığı ile aydınlatma hareketi”ni YÛNUS’la başlatmayı uygun bulduk.
“Türk Milleti’nin evlâtlarını doğru bilgiler ışığı ile aydınlatma hareketi”ni, YÛNUS EMRE ve ESERİ ile başlatmayı uygun gördük. Bu karârımızın, pek mühim ve pek çok gerekçeleri var. Cümleden birkaçını sayalım:
İnsan bünyesinin diğer unsuru olan rûh unsurunun da bir gözü bulunduğunu söylemiştik. Bunu; rûh gözü, bâtın gözü, ma’nâ gözü, akıl gözü, kalb gözü, gönül gözü,… gibi deyimlerle ifâde edebiliriz. Bu noktada iyi bilinmesi gereken husûs şu:
Tabîbin (hekîm, doktor), önüne gelen hasta için başta yapması gereken en mühim şey, hastanın hastalığına doğru bir teşhis koymaktır. Zîrâ, teşhîs yanlış olursa tedâvî de yanlış olur ve hastanın iyileştirilmesi ümidi ortadan kalkar. Bu ölçü, cemiyetlerin ve milletlerin ictimâî-sosyal mesele (problem)lerinde de aynen geçerlidir.
(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM) “Türk Milleti’nin evlâtlarını doğru bilgiler ışığı ile aydınlatma hareketi”ni, YÛNUS EMRE ve ESERİ ile başlatmayı uygun gördük. Bu karârımızın, pek mühim ve pek çok gerekçeleri var. Cümleden birkaçını sayalım:
İnsan bünyesinin diğer unsuru olan rûh unsurunun da bir gözü bulunduğunu söylemiştik. Bunu; rûh gözü, bâtın gözü, ma’nâ gözü, akıl gözü, kalb gözü, gönül gözü,… gibi deyimlerle ifâde edebiliriz. Bu noktada iyi bilinmesi gereken husûs şu:
Tabîbin (hekîm, doktor), önüne gelen hasta için başta yapması gereken en mühim şey, hastanın hastalığına doğru bir teşhis koymaktır. Zîrâ, teşhîs yanlış olursa tedâvî de yanlış olur ve hastanın iyileştirilmesi ümidi ortadan kalkar. Bu ölçü, cemiyetlerin ve milletlerin ictimâî-sosyal mesele (problem)lerinde de aynen geçerlidir.