ABD Başkanı Biden’ın 1915’deki Ermeni olaylarını “soykırım” olarak nitelendirmesi beklenen bir karardı. Son yıllarda bu ülkede hızla tırmanıp yayılan Türkiye karşıtlığı siyasetçilerin konuşmalarına, Senato ve Temsilciler Meclisi kararlarına yansıyor, Türkiye eski bir müttefik olarak değil hesap sorulması gereken hasım bir ülke gibi görülüyordu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın geçen haftaki Türkiye ziyareti, iki ülke arasında beş yıldır yapılmayan üst düzey görüşmelere yeniden başlanması açısından önemli bir adımdı. İki ülkenin dışişleri mensupları arasında bir süredir yapılmakta olan “istikşafi” (çözüm arayıcı) görüşmelerin bakanlar arasında devamı, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina’da Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüşmesi kararlaştırılmıştı. Böylelikle sorunlara tam olarak çözüm bulunmasa bile, giderek yoğunlaşan, hatta bir ara Doğu Akdeniz’de savaş gemileri arasında sıcak çatışma ihtimaline dönüşen gerilimin dondurulması bekleniyordu.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan Türklerine uyguladığı etnik, dini ve kültürel soykırıma karşı Batılı ülkelerin ve insan hakları konusunda faaliyet yapan uluslararası sivil toplum kuruluşlarının tepkileri giderek yoğunlaşıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadi ve mali yapısı üzerinde 60 yıldır yaptığı araştırmalarıyla, bulgularıyla dünyada ve ülkemizde akademik çevrelerde saygın bir yeri bulunan Mehmet Genç, ebedî âleme irtihal eyledi.
Danıştay İdari Dava Daireleri, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 1933 yılından beri ilkokullarda toplu olarak okunan “Andımız” ın kaldırılmasına ilişkin kararını onayladı. Bakanlık, 8 Ekim 2013 tarihinde, İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Andı” başlıklı 12.nci maddesini yürürlükten kaldırırken çok tepki toplayan bir karar almıştı.
Galip Ağabey (Erdem) 12 Mart 1997 yılında ebedî âleme intikal etti. 67 yaşındaydı ama son yolculuğuna çıkmak üzereyken başında bulunan Dr. Haluk Tokuçoğlu’na “kendimi beş yüz yıl yaşamış kadar yorgun hissediyorum” diyecek kadar bezgindi. Kısa boylu, çok zayıf ve narin yapılı, solgun yüzlü bu insanın, fiziki görünümüne mukabil, sevgiyle şefkatle dopdolu, bütün hayatını yönlendiren, çevresiyle ilişkilerine hükmeden kocaman bir yüreği vardı.
Ötüken Yayınevi iki yıl sonra 50. yılına ulaşacak. 1963 yılında Türk milliyetçisi bir grup üniversite öğrencisi, fikirlerine hizmet etmenin en iyi yolunun bu içerikte yazılan eserleri yayınlamak olduğunu düşünürler ve elbirliğiyle bir adım atmaya karar verirler. Nevzat Kösoğlu, Niyazi Özdemir, Ahmet Nuri Yüksel, Özer Ravanoğlu, Ahmet İyioldu’dan oluşan ve bazıları son on yıl içerisinde ebedi aleme intikal eden bu gençlerin imkânları son derece sınırlıdır; sermayeleri harçlıklarından ibarettir ve onu da tereddüt etmeden son kuruşuna kadar bu işe tahsis ederler.
İsmail Vayvaylı’yı 12 Eylül darbesini yaparak iktidara gelen Kenan Evren cuntasının açtığı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası mağdurlarının çoğu tanır. Bu davanın savunmasını üstlenen avukatlık bürosunda Şerafettin Yılmaz’ın birinci yardımcısı konumundaydı. Darbe sırasında Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okuyan ülkücü öğrencilerden biriydi, Kahramanmaraş’tan dar gelirli bir ailenin evladıydı.
İdris Yamantürk, sadece benim neslimin değil, milliyetçi camiada herkesin ortak değerlerinden biriydi; herkesin hürmet ve muhabbet duyduğu, sevdiği bir “ağabey” idi. Kendisini yakından tanıma fırsatı bulduğum 61 yıl boyunca, muhatabının kalbini kırdığına, incittiğine şahit olmadım. Gençlik yıllarından itibaren sosyal, siyasal ve kültürel faaliyetlerde her zaman ön planda yer aldığı milliyetçi camiada, kimseyle kavgalı olmadı, dedikodu ve hizipçilik yapmadı.
Dündar Taşer sadece Türk milliyetçiliği fikrinin ve siyasi hareketinin değil fikir ve düşünce dünyamızın en önemli ve etkili isimlerinden biridir. Tarihi ve kültürel kaynaklarımızı iyi bilmekten kaynaklanan yüksek bir tarih şuuru; devletin en yüksek değer olduğuna inanan, günümüzdeki olayları geçmişte yaşananlarla yorumlayan, etraflı bir tarih felsefesi yapan işlek bir zekâ, gündelik siyasete bağımlı olmayan bilge bir kişilik...
Soner Yalçın, Türk basınının “araştırmacı-gazeteci“ lik dalında en başarılı kalemlerinden biridir. Yakın tarihimizle ilgili konuların, olayların ve şahısların değişik yönlerden anlatıldığı, ilgiyle okunan çok sayıda kitabı ve yazıları vardır. Marksist ve sosyalisttir, ulusalcıdır. Doğal olarak olaylara ve konulara genellikle bu açıdan bakar ve yorumlar. Ancak 29 Ocak’taki “Kürsüdeki Hanım ” başlıklı yazısı fikri ve siyasi taraftarlığın sınırlarını da aşıyor, tarihi ve toplumsal gerçeklerin ideolojik bir taassup duygusuyla reddi anlamına geliyor.
Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinde dönüm noktası olacak önemli gelişmelerin yaşanabileceği yeni bir yola girdik. ABD ’ deki yönetim değişikliği sadece Başkan ile sınırlı kalmıyor, bütün önemli kurumlar, kuruluşlar ve üst bürokrasi, yeni yönetimin siyasal hedeflerine, beklentilerine göre yeniden düzenleniyor. Trump döneminde birçok önemli küresel kuruluştan ayrılarak buralara yaptığı maddi destekleri kesen, transatlantik ilişkilerini zayıflatan, NATO’yu bile önemsemeyen ABD, tekrar dünyaya açılmaya hazırlanıyor.
Dünyamızda bir yıldır egemen olan, ekonomik, sosyal hayatımızı, toplum düzenimizi, özgürlüğümüzü adeta felç eden, ancak özel mikroskoplarla görülebilen, COVİD 19 adı verilen bir virüs, yıl boyunca tüm insanlığa unutulması imkânsız bir kabus yaşattı. Ülkelerin ekonomilerinde, ticari ilişkilerinde, toplum hayatında kolay onarılmayacak hasarlara yol açtı. Milyonlarca insan işini kaybetti. Eğitim hayatı büyük ölçüde durdu. Dünya Bankası Başkanı Powel’in “ekonomiyi zamanla toparlayacağız ama bu ekonomi eskisi gibi olmayacak” ifadesi bu tablonun özeti sayılabilir.
6 Ocak 2021, ABD siyasi tarihinde demokrasiye gölge düşürülen “kara bir gün” olarak anılacaktır. Trump taraflısı kalabalık bir grubun Kongre binasını basması sonucu, Senato’da Joe Biden’ın başkanlığını onaylamak üzere yapılan oylama tamamlanamadı. Saldırı sonucu Kongre binasında ağır hasar meydana geldi, 4 kişi hayatını kaybederken 52 saldırgan gözaltına alındı.
Korona salgınının esir aldığı insanlığın ve ülkemizin üzerinden bir kabus gibi geçen, çok değerli gönül dostlarımızın art arda aramızdan ayrıldığı, gam ve kasvetle dopdolu 2020 yılının ardından, yeni başlayan yılın erken saatlerinde yüreğimiz bir kere daha yandı. Yarım asırlık dostum, gönüldaşım, ülküdaşım, yol arkadaşım Alaaddin Korkmaz, üç haftadır Kovid teşhisiyle tedavi edildiği hastanede, bu dünyadaki misafirliğini tamamlayarak darı bekaya intikal etti.
Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında üç yıl önce imzalanan “Suçluların İade Anlaşması” Çin Parlamentosu tarafından onaylandı. Halen Dışişleri Bakanlığı Komisyonu’nda bulunan anlaşma TBMM tarafından da onaylanması durumunda yürürlüğe girecek.
27 Avrupa Birliği üyesi ülke liderlerinin, 10-11 Aralık’ta yapacakları toplantıda Türkiye ile ilgili alacakları karar, her iki taraf açısından büyük önem taşıyor. Fransa, Yunanistan ve GKRY Türkiye’ye “yaptırım uygulanması” amacıyla aylardan beri yoğun bir kulis çalışması yürütüyorlar. Hafta sonundaki Dışişleri Bakanları toplantısında da bu girişimlerini sürdürdüler.
27 Eylül’de Ermenistan topçusunun Azerbaycan topraklarına ateş açmasıyla başlayan savaş, 44 gün sonra Azerbaycan’ın tarihi zaferiyle sonuçlandı. Başbakan Paşinyan’ın yenilgiyi kabul ederek Bakü’nün öne sürdüğü şartları içeren anlaşmayı imzalamasıyla ateşkes dönemi başladı. Çatışmaların başladığı ilk günlerden itibaren Azerbaycan ordusunun bu defa çok hazırlıklı ve kararlı olduğu, özellikle Türkiye’den sağladığı İHA ve SİHA’larla hava hâkimiyetini eline aldığı açıkça görülüyordu.
Türk milleti, yüreği vatan ve millet aşkıyla çarpan, ömrü boyunca Türklüğün yücelmesi, Türk dünyasının birliği ve bütünlüğü, bütün Türklerin bir ordu olması ülküsü için çırpınan, bu uğurda pek çok fedakârlığa sessizce katlanan değerli bir evladını daha kaybetti, İbrahim Metin bu sabah Hakk’a yürüdü.
ABD’de 3 Kasım’da sonucu merakla beklenen başkanlık seçimi yapıldı; ancak Trump’un yargıya yaptığı ve yapacağı itirazlardan dolayı 12 Aralık’tan önce resmî sonucun açıklanması muhtemelen mümkün olmayacak. Zaten Trump seçim öncesi yaptığı açıklamada postayla oy kullanılmasının yolsuzluklara yol açacağını, bu nedenle yargıya başvurabileceğini belirterek bunun işaretini vermişti.