14 Mayıs 1950 Seçimleri - Coşkuyla Başlayıp Hüsranla Sonuçlanan Bir Siyasi Hareketin Hikâyesi

14 Mayıs 1950’de yapılan milletvekili seçimleri siyasi tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir; 27 yıllık CHP iktidarının devrilmesi, DP’nin iktidara gelmesi yani iktidarın  halkın oylarıyla değişmesi sadece kendi tarihimiz açısından değil tüm Türk ve İslâm dünyası için de bir “ilk” tir, demokrasinin zaferidir. Bunun ülkemizde gerçekleşmiş olması rastlantı değildir. Çünkü halkın iradesine dayanan anayasal düzen ve hukuk devleti konularında, 1876’daki Kanun-i Esasi ilanıyla başlayan 2.Meşrûtiyet döneminde hayata geçirilen, 1921 Esas Teşkilat Kanununda ve 1924 Anayasası’nda egemenliğin millete ait olduğunun vurgulanması gibi uzun yıllara dayalı

Milyonlarca Sığınmacı Türkiye İçin Giderek Büyüyen Bir Yüktür

Geçen hafta İstanbul’un göbeğinde Taksim’de altı Pakistanlının dört turisti fidye almak amacıyla kaçırmaları, karşı karşıya olduğumuz sığınmacılar sorunumuzu bir kere daha gündeme getirdi. Yakınlarının konuyu polise yansıtması üzerine turistler üç gün sonra kaçırıldıkları evde bulunup kurtarılıyorlar.

Millî Mücadelenin Gazi Meclisi 102’nci Yaşında

1918 yılının sonbaharı başlarken, emperyalist güçlerin ilk büyük hesaplaşması olan Birinci Cihan Savaşı’nı hangi tarafın kazandığı belli olmuştu; biz kaybeden taraftaydık. Müttefiklerimiz Almanya, Avusturya ve Bulgaristan’ın Eylül ayında mütareke yapmaları üzerine biz de bu maksatla birkaç kanaldan girişimler başlattık.

Her Şeye Rağmen Kitaplar Yazılıyor Basılıyor ve Okunuyor

Dört yıldır hızlı bir  yükselme seyri izleyen enflasyona bağlı olarak kağıt ve baskı fiyatlarının artmasına rağmen piyasada farklı yayınevlerinin çıkardığı çok sayıda kitap bulunuyorsa, bunlar yayınlanıyor, alınıyor ve okunuyorsa   bu durum fikir ve düşünce hayatımızda hala sağlam bir damarın olduğu anlamına geliyor. Masamın üzerinde bulunan kitaplar arasında Şerafettin Yılmaz’ın başkanı olduğu Vakfın yayımladığı kitapları ayrı bir yazı konusu yapmak istiyorum. Çünkü  on iki cilt halinde yayımlanan bu kitapların  gerek konuları gerekse yazarları özenle seçilmişler; Vakıf, Kültür Bakanlığı'nın ve milli hassasiyete  sahip bazı işadamlarımızın desteğiyle cumhuriyetimizin yüzüncü yılı vesilesiyle  milli kültürümüz, tarihimiz ve düşünce hayatımız açısından çok yararlı bir hizmet yapmış oluyor. Diğer kitaplar ise şiir, hikaye, roman  ve yakın tarihimizle ilgili  değişik konuları içeriyor.

Ukrayna - Rusya Savaşının Jeopolitik ve Ekonomik Etkileri

Putin, 24 Şubat’ta askerlerinin haftalardır kuşatma altında tuttuğu Ukrayna topraklarına girme emrini verirken harekâtın plânladığı gibi gelişeceğinden, üç-dört gün içerisinde belirlenen hedeflere ulaşacaklarından emin görünüyordu. Ama Ukrayna bir aydır direniyor, teslim olmuyor; işgal girişiminin başarıya ulaşma ihtimali her geçen gün azalıyor.

Ukrayna Halkı Emperyalist Rusya’ya Teslim Olmuyor

24 Şubat’ta Rusya’nın otokrat lideri Putin, haftalardır Ukrayna’yı kuşatma altında tutan ordusuna saldırı emrini verirken iki veya üç gün zarfında Kiev’in alınarak operasyonun tamamlanacağından emin görünüyordu. Dolayısıyla ABD ve Batılı ülkeler bu “yıldırım harekâtı” karşısında Gürcistan ve Kırım konularında olduğu gibi bazı diplomatik tepkilerle yetinmek zorunda kalacaklar, Rusya bir kere daha güç kullanarak hedefine ulaşacak, “kazanan taraf” olacaktı. Ancak Putin’in ve Kremlin’in öngörüleri yanlış çıktı. Ukrayna’nın bu beklenilmeyen direnişi soğuk savaştan sonra oluşan küresel politik, ekonomik ve sosyal dengeler üzerinde deprem etkisi yaptı. Bundan sonra Ukrayna’daki savaş hangi yönde gelişirse gelişsin Rusya-Batı ilişkileri farklı bir yörüngede seyredecektir; uygulanmakta olan ekonomik, finansal nitelikli olanlar başta olmak üzere, çok yönlü yaptırım kararlarının, kısıtlamaların Rusya ekonomisi üzerindeki sarsıcı etkileri sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayacak, soğuk savaş döneminin ardından oluşan uluslararası ilişkilere, Avrupa jeopolitiğine de yansıyacaktır.

Sadi Somuncuoğlu - Gök Kubbede Hoş Bir Seda Bırakarak Hakk’a Yürüdü

Türk milletinin, Türk dünyasının çok değerli bir evladı daha bu alemdeki yolculuğunu tamamlayarak darı bekaya avdet eyledi. Sadi Somuncuoğlu henüz Ankara Ticaret Lisesi’nin birinci sınıf öğrencisi iken fikri tercihini yapmış, milletimize hizmet etmeyi, Türklüğe yararlı olmayı hayatının başlıca gayesi olarak benimsemişti.

Putin Çarlık Rusya İmparatorluğu’nu Diriltebilecek mi

Donbass bölgesinde Rusya yanlısı ayrılıkçıların kurduğu Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıma kararının işgalin ilk adımı olduğu belliydi. Rusya 2008’de Gürcistan’da, 2014’de Kırım’da benzer adımları atarak Güney Osetya, Abhazya ve Kırım’ı ilhak etmişti. Ancak bu defaki hedefi sadece Ukrayna sınırları içerisindeki iki bölge değil, uluslararası hukuk bağlamında 600 bin kilometre kare toprağı, kırk milyonluk nüfusu bulunan büyük bir ülkenin tamamıydı. Çünkü Putin’e göre Ukrayna Rusya’nın bir parçasıdır, Bolşeviklerin ve Lenin’in yanlış tercihleri sonucu yapay bir devlet olarak kurulmuştur, egemenlik hakkına sahip değildir: “Ukrayna bizim için sadece komşumuz değil, aynı zamanda tarihsel akrabamız, kültürel ve dinen Slav ve Ortodoks yakınımız. Ukrayna tarihimizin bir parçası, Osmanlı saldırılarına karşı onları biz koruduk, doğusu eski Rus toprağıdır.” Putin bu konuşmasının ardından Donetsk ve Lubanski cumhuriyetlerini tanıdığını açıklayarak ordusuna “barışı korumak operasyonu ” adı altında Donbass bölgesine girme emrini verdi.

Ülkücü Bir Aksakalın Hayat Hikayesi: Akıldan Kaleme

Dr. İbrahim Doğan “Akıldan Kaleme” adıyla yayınladığı hatıratında sadece yaşadıklarını değil ülkücü-milliyetçi hareketin dününü ve bu gününü anlatıyor; ömrünün altmış yılını gecesiyle gündüzüyle adarcasına içerisinde geçirdiği bu hareketle ilgili fazla bilinmeyen birçok olaya, bildiklerinin tamamını anlatmasa da ışık tutuyor. Böylelikle bu konularda araştırma yapmak, yazı yazmak, daha da önemlisi dünü öğrenmek isteyenlere olayları bizzat yaşamış bir insan olarak yararlanacakları bir imkân sunuyor. Özellikle arka kapak yazısında ifade ettiği gibi “dünü hatırlamayan, hatta hiç bilmeyen nesillere” bu uğurda hangi bedellerin ödendiğini, nelere katlanıldığını anlatarak “dünü hatırlatmak, düşünme fırsatı” vermek istiyor.

Bölge Politikalarımızda Gecikerek de Olsa Gerçeğe Dönülüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyarete gidiyor. Bu ziyaret geçen aylarda art arda uygulamaya konulmak üzere plânlanan üst düzey siyasi temasların ilki olacak. Cumhurbaşkanı muhtemelen BAE’nden sonra Suudi Arabistan’a gidecek. Bu ay çıkmadan önce Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ülkemize gelmeleri bekleniyor.

Erdoğan’ın Ukrayna Ziyareti ve Sonrası

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ukrayna’ya gidiyor; mevkidaşı ile görüşmesinde muhtemelen Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini bir kere daha belirterek moral verecek; sorunun çözümü konusunda arabuluculuk yapma teklifinin altını çizecek. Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ederek bu ay içerisinde ülkemize gelecek olması ilk anda   arabuluculuk konusunun gelişme fırsatı gibi görünse de Rusya’nın kendisinin belirlediği hedeflerinin dışında bir teklife rıza göstermesi, isteklerinden taviz vermesi mümkün görünmüyor. Yani arabuluculuk için gerekli ortam mevcut değil. Ancak Putin’in arabuluculuk konusu olmasa da bu kritik dönemde Erdoğan ile yüz yüze görüşmek istemesi önemlidir.

İran Doğalgaz Üzerinden Oyun Oynuyor

Ender yaşanan, bir hafta kadar süren şiddetli soğuk ve karlı bir “zemheri” ayını geride bırakmak üzereyiz. Bu ayın başlamasına paralel olarak İran’ın vanaları kısması sonucu ciddi bir doğalgaz sorunuyla karşı karşıya kaldık. Verilen gazın kısılacağının açıklanması başta otomotiv olmak üzere organize sanayi bölgelerinde ihracata yönelik üretim yapan birçok firmayı zor durumda bıraktı. Yaptıkları dış bağlantıları ellerinde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremeyecek olmaları muhatapları için kabul edilir bir mazeret sayılmayacağından oluşan krizi aşmaları kolay olmayacak, sanayi bölgelerimizde maalesef milyarlarca liraya ulaşacak zararlar yaşanacaktır.

Kendiliğinden Mankurtlaşanlar

Dilin millî kültürün oluşumundaki yerini ve rolünü konuyla ilgilenen herkes bilir. Millî birliğini güçlendirmek toplumu içten içe sinsice kemirebilecek, ortak duyguların düşüncelerin kültürel değerlerin oluşmasını engelleyebilecek dil sorunlarının önlenmesi modernleşme döneminde rasyonel devlet yönetimlerinin birinci gündem maddesi olagelmiştir. Buna karşılık mozaik yapılanmalar olan yani egemen oldukları coğrafi alan içerisinde en fazla konuşulan dilin yanında farklı dillerin de konuşulduğu imparatorluklarda konuya farklı açılardan bakılmıştır.

Sezai Karakoç Dünya Sürgününü Tamamlayıp Vuslata Erdi

Sezai Karakoç bir dönem şiir dünyamızda büyük etki oluşturan, ilgi gören, “ikinci yeniciler” olarak anılan modern Türk şiirinin temsilcisi grubun hayatta kalan son ismiydi. “Uzatma dünya sürgünümü“ diyerek “en sevgili” ile vuslatı niyaz ediyordu. Geçen hafta duası kabul gördü, bu dünya yolculuğunu tamamlayarak sessiz sedasız Hakk’a yürüdü. Menzili mübarek, makamı ali, mekânı inşallah cennet-i ala olur.

Türklerin Birliği Ülküsünde Tarihi Bir Aşama - Türk Devletleri Teşkilatı

8 Kasım’da İstanbul’da Barış ve Özgürlükler Adası’nda (Yassıada) başlayan Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi - Türk Keneşi’nin 8. Zirvesi’nin 11 Kasım’daki üçüncü gün toplantısında, Türk dünyası açısından tarihi bir karar alındı. Kuruluşun adının artık Türk Devletleri Teşkilatı olacağı açıklandı. Böylece 31 Ekim 1992’de ilk olarak Ankara’da yapılan devlet başkanları toplantılarının 30. yılında, Türk devletlerinin adlı adınca resmî bir örgüt çatısı altında bir araya gelmeleri sağlanmış oldu.

Erol Dok da Fani Alemdeki Yolculuğunu Tamamlandı

Doğmak yaşamak ve bizleri yaratan Cenab-ı Hakk’ın belirlediği süreyi tamamlayıp ebedi  aleme intikal etmek insanın değişmeyen kaderi; “..her nefis ölümü tadacaktır” . Amentü bağlamında bu gerçeğin bilincinde olsak da, her an bir yenisiyle karşılaşsak da bir yakınımızın, dostumuzun özellikle dünyamızdan aniden göçüvermesi yüreğimizde, ruhumuzda telafisi imkansız acılara yol açıyor; hayatın her bakımdan en yalın gerçeği olan ölümün kavurucu ıstırabıyla çaresizliğini yaşıyorsunuz. Az önce aldığım haberin ağırlığı altında artık bu alemde birlikte olamayacağımızı bilerek, O’na karşı son bir görev olarak çok zor da olsa acı haberi paylaşmayı gerekli gördüm.

Türkiye Cumhuriyeti Kanla ve İrfanla Kuruldu. Bu İlkelerini Koruyarak Ebed Müddet Yaşayacaktır

98’nci yılına ulaştığımız cumhuriyetimizin 29 Ekim 1923’te ilanı aslında fiili durumun hukuken tanımlanmasıdır. Çünkü üç yıl önce toplanan BMM’nin çalışmalarında, Sakarya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı Hanedanının ülkeyi yönetebilme kabiliyetini kaybettiği, rejimin değişmekte olduğu açıkça görülebiliyordu. Aslında Mondros Mütarekesi’ni imzalamakla hanedan kaderini belirlemiş oluyordu.

Osman Kavala Uluslarası Mesele Haline Nasıl Geldi?

Türkiye ekonomisinde yaşananlar konusunda düşündüklerimi yazmak istiyordum. Ancak geçen hafta aralarında ABD, Almanya ve Fransa’nın da olduğu on Batılı ülkenin büyükelçilerinin Osman Kavala’nın, AİHM Mahkemesi kararlarına ve hukuka uyularak “derhal serbest bırakılması” talebini içeren muhtıra niteliğindeki bildiriyi Dışişleri bakanlığımıza iletmeleri üzerine başlayan gelişmeler bir anda birinci gündem maddesi haline geldi. Bu konunun başka gelişmeleri de tetikleyerek uzun süre yerini koruması muhtemel görünüyor.

Yunanistan Her Zamanki Gibi Emperyalistlerin Gönüllü Taşeronu Durumunda

Yunanistan, son iki ay içerisinde ABD ve Fransa ile askeri alanda, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren iki önemli anlaşma imzaladı. Anlaşma metinlerinde Türkiye’nin adı doğrudan geçmiyor; ancak Yunan politikacılarının açıklamalarında ve basına yansımalarında amacın Türkiye’den gelen tehditlere karşı Yunanistan’ın güvenliğini sağlama olduğu ifade ediliyor.

Nevzat Kösoğlu. Mümin Bir Mütefekkir, Örnek Bir Ülkücü

Nevzat Kösoğlu sekiz yıl önce, 10 Ekim 2013’te bu dünyadaki misafirliğini tamamlayarak dar-ı bekaya irtihal eyledi. Sadece mensubu olduğu Türk milliyetçisi kesimin değil, fikir ve düşünce dünyamızın son dönemlerdeki en önemli mütefekkirlerinden biriydi. Tarihimizin, kültür ve medeniyetimizin meseleleri üzerinde düşünen, sebeplerini ve sonuçlarını objektif kalmaya özen göstererek dikkatle araştıran, kendine özgü tezler oluşturan kaliteli bir aydın, ilkeli, şahsiyetli, cesur, kendi deyimiyle “kıblesi düzgün” bir insan, her anlamda örnek bir ülkücüydü.