Kafalarını kuma gömen ve her olumsuzluğu dış güçlere, daha doğrusu, dış güçlerin Cumhurbaşkanı karşıtlığına bağlayanların, bu gün gelinen noktadaki işlevleridir “kölelik sendromu…”
“Elbette Türk milleti vardı,” ancak Türklük bilinci yoktu. Osmanlı Devletinin özellikle İmparatorluk döneminden gelen anlayış “millet” olgusunun ön planda olmayışı gibi bir sonuç doğurmuştu. Çünkü, baskın olan, “ümmet” kavramı, millet olma yolunu kapamıştır. İmparatorlukların karakteristik yapısında da zaten millet yoktur.
Anlatıyor adamım hararetle, heyecanla: “-Biliyorsunuz ağabey, Sultan Alparslan Cuma namazını kıldıktan sonra, beyaz elbisesini giydi, beyaz atına bindi. Askerlerine hitap etti, hitabında: “…İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile gömersiniz” diye haykırdı. Hayatımın en önemli örnek alınacak tavrıdır Alparslan’ın bu tavrı ağabey…
Kavram olarak milliyetçilik büyük aileye mensubiyetten doğan sorumluluklar toplamının olumlu manada anlamlı ve değerli bulunarak içselleştirilmesidir diyebiliriz. Büyük aileden kastım, Türk milletidir. “Türk milleti” kavram olarak, etnik bir anlamdan çok bir kültürel birliktelik, yakınlık içinde olan insan topluluğunu ifade eder.
Batıda fanatizm, Türkçede bağnazlık olarak ifade edilen taassup, Arapça bir kelime olup, anlam genişlemesi ile bugünkü karşılığını bulmuştur.
Sultan Abdülhamit dönemi, Namık Kemal tutuklanmıştır. Yargılanması “Mahkeme-i İstinaf Ceza Dairesi”nde, tutukluluğundan iki ay beş gün sonra yapılır.
Emine Işınsu Türk romancılığının en önemli yazarlarından biridir. Tanınmamışlığının iki nedeni vardır; birincisi hayata tamamen ideolojik bakan, 12 Eylül öncesi kültür dünyamızdan kaynaklanan düşmanlıktır. Çünkü Emine Işınsu Türk milliyetçisi bir gelenekten gelmektedir. Çok büyük bir fedakarlık yaparak, inandığı davayı ihya etmek için hayatını ortaya koymuş, popülariteyi ön planda tutmamıştır.