İklimi kadar sıkıntılı bir sosyo ekonomik yapıya sahip olan Erzurum’un kalkınması ve gelişmesi konusunda uzun yıllardan beri çeşitli alanlarda projeler hazırlanmakta yeni hedefler belirlenmektedir.
Erzurum’un eğitim tarihine damgasını vuran İsmet Paşa İlkokulu, gerek taşıdığı ismi, gerekse okul çatısı altında görev yapan fedakâr öğretmenleri ve başarılı öğrencileri ile hafızalarda yer eden okullardan biridir. Milli Mücadele’nin yürekli hanımlarından Faika Hakkı Hanım’ın bu okulda uzun yıllar yöneticilik yapması okula özel bir anlam yüklediği gibi, onun yolunda yürüyen ve aynı ruhla görev yapan öğretmenler içerisinde Saffet Zengin gibi fedakâr eğitimcilerinde bulunması “Mekânlar, insanlarla ruh bulur” düşüncesini hatırlatmaktadır. Saffet Hoca, Cumhuriyet’e kanat geren, fedakâr öğretmenlerden biri olarak Erzurum’un sevilen, saygı duyulan aydın hanımlarından biriydi. Zarafeti, hanımefendiliği, işine olan aşkı, Cumhuriyet’e olan saygısı ve Türkçe’yi kusursuz kullanması Saffet Hoca’nın öne çıkan özellikleriydi. O mütevazı kişiliği, millî değerlere sahip bir Cumhuriyet öğretmeni olma vasfıyla gönüllerin hocasıydı. Kendisi ile aramızda abla-kardeş, öğretmen-öğrenci ilişkisi vardı. Rahmetli babamın, Saffet Hoca’nın, Nene Hatun Kız Öğretmen Okulu’nda okurken velisi olması, babalarımızın hem meslektaş, hem de kardeş derecesinde birbirlerine yakın olmaları, aramızda güçlü bir dostluk sağlamıştı. Ülkesine olan sevgisi onu mesleğinin dışında da çalışmaya yönlendirmiş uzun yıllar Türk Kadınlar Birliği Erzurum Şube Başkanlığı görevini yürütmüş, Erzurum Valiliği Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı Üyeliği görevinde bulunmuştu. İki farklı STK’nın yöneticisi olarak birlikte çok çalıştığımız olmuştu. Sosyal sorumluluk çerçevesinde üzerimize düşen görevleri birlikte yerine getirirken onun ülkesine olan sadakatine ve insana olan saygısına yakından şahit olmuştum. Bu yaklaşımlarından dolayı çok sayıda gerçek dostlar edinmişti ve bir hayli seveni vardı. Öyle ki bu vefalı bayan dostları onu hastalığında hiç yalnız bırakmadılar. Hatta son nefesinde yanında olma erdemini gösterdiler. Saffet Hoca, güzel ve anlamlı bir hayat yaşadı. İncitmedi, eğitti, öğretti, örnek oldu ve arkasında birbirinden zengin hatıralar bırakarak fani âlemden ayrıldı. İnanç değerlerimiz; bize amel defteri kapanmayacak üç zümreden birinin arkasından hayırlı evlatlar bırakanların olduğunu müjdelemektedir. Saffet Hoca, yetiştirdiği binlerce öğrencisiyle arkasında hayırlı evlatlar bırakanlar zümresindeydi. O, arkasında zengin bir mal varlığı değil, manaca zengin ve anlamlı bir miras bıraktı. Kendisini; nezaketiyle, Cumhuriyet değerlerine olan sevgisiyle ve iyi bir eğitimci olarak hep hatırlayacağız. Makamın cennet olsun saygıdeğer hocam, değerli ablam. Nur içinde yat, seni özleyeceğiz.
Onu yıllar önce Tebrizkapı’da ki mütevazı dükkânın da hoşgörülü, güler yüzlü, sorumluluk duygusu yüksek bir insan olarak tanımıştım.
Cumhuriyeti kuran iradenin önemli hedeflerinden biri ülkeyi Demirağlarla örmekti.
Her insan gibi o da İçinde bulunduğu hayat serüvenini sağlıklı ve mutlu bir şekilde sürdürme arzusundaydı. Kendi isteği ile gelmediği bu dünyada dolu dolu yaşamak istiyordu.
Yıkılan Cihan İmparatorluğu’nun külleri arasında doğan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli hedefi, muasır medeniyet seviyesine erişmek için fikri hür, vicdanî hür, irfanı hür nesiller yetiştirmekti.
21. yüzyıldayız. Bilim ve teknolojide aklın sınırlarını zorlayan gelişmeler yaşıyoruz. Her geçen gün hayatımıza giren yenilikleri takip etmekte zorlanıyor, baş döndürücü bu gelişmelerle birlikte yeni kavramlarla tanışıyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişah’ı olarak 1876 yılında tahta çıkan Sultan II Abdülhamit Han, çökmekte olan bir devletin büyük sorunları ile 33 yıl mücadele etmiş, buna rağmen İmparatorluk’un makus kaderini değiştirememişti.
Doğu Anadolu’nun cazibe kenti olan Erzurum, geçmiş dönemlerden beri bölgenin sağlık merkezi konumundadır.
Kurban Bayramı’na sayılı günler kaldı. Kurbanlıklar yavaş yavaş piyasaya çıkmaya, çarşılarda ve evlerde bayramın heyecanı kendini hissettirmeye başladı.
2005 yılının bir yaz günüydü. Rahmetli Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” isimli romanını büyük bir zevk ile okurken sayfalar arasında Erzurumlu Nafiz Bey ismine rastlamıştım. İstiklâl Savaşında ordumuza dört uçak alıp, iki uçak parası ödeyen bu “Çılgın Dadaş’ın” ismini ilk defa duymuş olmanın ezikliğini hissetmiş diğer taraftan da böyle fedakâr bir Erzurumluyla hemşehri olmanın gururunu yaşamıştım.
Tarih sayfalarında “Küçük Kâzım” lâkabı ile tanınan Kâzım Yurdalan Erzurum’un yetiştirdiği ünlü şahsiyetlerden biridir.
Bağımsız bir devlet kurmak için vermiş olduğumuz şanlı mücadelenin üzerinden 100 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu münasebetle Cumhurbaşkanlığı tarafından “Milli Mücadele’nin 100. Yılı kutlamaları için bir genelge yayımlanmış ve bu kapsamda başta İstanbul, Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara olmak üzere ülkenin her tarafında bir yıl boyunca çeşitli etkinliklerin yapılması duyurulmuştur.
Ünlü yazar Çetin Altan, “ önemliler ve değerliler” kavramı üzerinde sıkça durur, değersiz önemlilerden ve önemsiz değerlilerden bahsederek ülkenin en önemli sorunlarından birine dokunurdu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığı, Anadolu’nun emperyalist güçler tarafından işgal edildiği o karanlık günlerde Türk Milleti bir avuç kahraman vatan evladının önderliğinde var olma savaşı vermişti.
Erzurum, Vatan ve bayrak sevgisinin aşka dönüştüğü, kültürel birikimlerin hassasiyetle korunduğu, millî bilincin zirve yaptığı, ata yurttaki töre kültürünün hissedildiği bir şehirdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun idam fermanı olan Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) imzalanmasından sonra emperyalist ülkeler Türklüğün son kalesi olan Anadolu’yu ele geçirmek için planlarını yapmışlar bu düşünceler doğrultusunda Doğu Anadolu’da bir Ermenistan devletinin kurulmasını dahi kararlaştırmışlardı.
Osmanlı Devleti’nden günümüze uzanan en büyük sorunlardan biri eğitim konusudur. II. Mahmut’un başlatmış olduğu reformlarla birlikte yol aldırılmaya çalışılan eğitim, devrin Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin “Bu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” sözüyle birlikte sancılı bir şekilde devam etmiş, Osmanlı’nın çökmesinden sonra kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti her konuda olduğu gibi bu yaraya da parmak basmıştır.
Erzurum, ata yurttan ana yurda taşınan âşıklık geleneğinin hayat bulduğu önemli şehirlerden biridir.
1430 yılında Sultan II. Murat zamanında fethedilen Selanik, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehri olmuş ve 500 yıl Osmanlının hakimiyetinde kalmıştır.