Geçen hafta, Gazi Yarı Maratonu’na katılmak üzere Palandöken Masterler Koşu Grubu olarak Gaziantep’deydik.
Cumartesi günü, Belediye Başkanı Ahmet Dölekli’nin davetlisi olarak Pasinler’deydik. 70 kişilik bir grupla gittiğimiz Pasinler’de yapılan ve yapılması düşünülen hizmetleri yerinde görüp bilgiler aldık.
Ömer Hayyam’ın dediği gibi bu dünyaya kendi isteğimizle gelmiş değiliz. Rengimizi, bedenimizi, cinsiyetimizi önceden sipariş etme şansımız olmadı. Ne doğarken, ne yaşarken, ne de ölürken çoğu şartlarda eşit olmadık.
Bugün Erzurum Atatürk Anadolu Lisesi’nde yeni oluşturulan kütüphanenin açılışındaydık. Açılışa ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, gazeteci - yazar Mehmet Şener ile birlikte katıldık.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızda ve cehaletle savaşımızda ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyan öğretmenlerimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz temellerini bilgiyle atan, cephe gerisinin fedakâr kahramanlarıdır.
Siyasiler, siyasî hesapları için birbirleriyle kıyasıya kapışıp dursunlar, ülkede kadına şiddetin ve bireysel silahlanmanın önüne bir türlü geçilemiyor. Kâğıt üzerinde alınan her türlü tedbire rağmen, kadına şiddet artarak devam etmekte, bireyler arasında silahlanma cep telefonu taşıma kadar kolay ve yaygın bir şekilde artmaktadır.
Kaymakamlık, bir ilçede devleti temsil eden en üst makamdır. Kaymakam, temsil ettiği devletin şefkat elini hatırlattığı gibi halkın tabir ettiği “Devlet Baba” kavramının da yansımasıdır. Haberler doğruysa, Artvin’in Kemalpaşa ilçesi kaymakamının sınıfına girdiği öğretmenin “Hoş geldiniz” demesi üzerine öğretmene “Haddini bil ”deyip onu sınıftan çıkarması Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine asla uymadığı gibi töremize ve devlet terbiyesine de yakışmamıştır.
Uzun bir aradan sonra üniversitelerde yüz yüze eğitimin başlayacak olması, üniversitesi olan şehirlerde hatırı sayılır bir hareketliliğe yol açtığı gibi, öğrenciler ve velileri için de bir takım sıkıntıları beraberinde getirdi.
Tüm dünya, yaklaşık iki yıldır Covid 19 la mücadele etmekte, bu salgını nasıl atlatırız diye bilim adamları harıl harıl çalışmakta, devletler kendi imkanlarına göre tedbirler almaktalar.
Görev alanı içerisinde şehrin kimliğini taşıyan eserlerin bulunduğu Yakutiye Belediyesi, rutin belediye hizmetlerinin yanında Erzurum kültür mirasının muhafazası, tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda önemli bir sorumluluk taşımaktadır.
İnsanların olduğu gibi devletlerinde geçmişlerinde yanlışları ve pişmanlık EYLÜL ayları olabilmektedir.
Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Pandemi, sel, deprem, kuraklık gibi felaketlerle uğraşırken, şimdi de yangınlarla mücadele etmekteyiz.
1838 yılında imzaladığı Balta Limanı Anlaşması ile emperyalist ülkelere büyük kolaylıklar sağlayan, İngiltere, Fransa gibi ülkelerden yüksek faizle borç alan ve bu borçları ödeyemeyip 93 Harbi’nden önce iflas etme noktasına gelen, 1881 yılında Duyunu Umumiye ile gelir kaynaklarına el konulan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni (30 Ekim 1918) imzalamasından sonra emperyalist ülkeler Türklüğün son kalesi olan Anadolu’yu işgale etmeye başlamışlar, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan devletinin kurulmasını dahi kararlaştırmışlardı.
Her açıdan dünyanın en bereketli ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Milleti dolandırıp ceplerini dolduranların en rahat ettiği ülkelerden biriyiz. Bankerler, yeşil sermayeciler, titancılar, sanal paracılar, çiftlik bank gibi milletin cebini boşaltan mekanizmaların kol gezdiği bu cennet vatanda deşifre olmamış ne gözü açıklar vardır. Allah bilir.
Tarihî geçmişimiz ve stratejik konumumuz dolayısıyla her zaman hedefte olan bir ülkeyiz. Kanla, irfanla kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, geçmişte olduğu gibi bugün de bir sürü tehdit, saldırı ve provokasyonla karşı karşıyadır.
7 Haziran 1957 yılında resmen kurulan Atatürk Üniversitesi, 7 Kasım 1958’de Ziraat ve Edebiyat Fakülteleri ile eğitime başlamış, bu iki fakülteye 12’si kız olmak üzere yalnız 135 öğrenci kaydolmuştur.
Taşıdığı fikirler yüzünden ömrünün en güzel 13 yılını hapishane köşelerinde geçiren ve çok sevdiği ülkesinde değeri bilinmeyen Nâzım Hikmet, Türkçe’nin en büyük şairlerinden biridir. Uluslararası bir üne sahip olan Nâzım Hikmet’in kendi ülkesinde anlaşılamaması ve çeşitli bahanelerle hapishanelerde tutulması baskıcı ve otoriter bir yönetim anlayışının utanç verici uygulamasıdır.
‘Karşı Apartman’ dediğimiz ‘Vakıf Apartmanı’ bağımsız tek bir bloktan oluşmaktaydı. Dört dairesi ve altta bir adet görevli dairesi olan bu apartmanın Cumhuriyet Caddesi’ne ve arka tarafta Yukarı Mumcu Camii’ne bakan çok güzel balkonları vardı. Apartman, iki bahçe arasındaydı. Biz, bu bahçelerin büyüğüne ‘Karşı Bahçe’ derdik ve yaz, kış bütün oyunlarımızı burada oynardık.
Bir yıldan beri dünyayı kasıp kavuran Covid 19 salgını, insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ederken bir yandan da ekonomilere büyük sekteler vurmaktadır.
Emperyalist ABD’nin uzun yıllardan beri her 24 Nisanda Demokles’in kılıcı gibi tepemizde tutuğu açıklamada son noktaya gelindi. Tarihi gerçeklerle örtüşmeyen, sadece siyasi nitelikte olduğundan şüphe edilmeyen bu açıklamanın tarih önünde ve yüce Türk Milleti’nin nezdinde hiçbir öneminin olmadığını hür dünyaya duyurmak isteriz.