Son yılların en büyük katliamı Gazze’de devam ediyor. Vicdan ve ahlak sahibi ülke ve topluluklar bu insanlık ayıbına karşı ellerinden gelen kınamayı ve protestoları yapıyorlar.
Geçen hafta doğum günümdü. Değerli dostlarım ve yakınlarımın temenni ve kutlamaları arasında beni en fazla duygulandıran bir sığınmacı Afgan ailenin getirdiği hediye oldu.
Yerel seçimlere günler kaldı. Siyasetin tüm çirkefliklerinin maharetle ortaya döküldüğü, kazanmak için her türü entrikanın çevrildiği, yalanın, iftiranın, öfkenin, kinin, çıkarların, ötekileştirmenin, riyakârlığın tavan yaptığı günlerden geçiyoruz.
Son iki ayda 71 kadının hunharca katledildiği ülkemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık.
Bu gece Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal işler Daire Başkanlığı ile Erzurum Erenler Alevi Bektaşi Kültürel ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen “Muhabbet Bağı” isimli programa katıldık.
Söylenenlere göre halkının %99’u Müslüman olan bir ülkede yaşıyor ve dini “güzel ahlâk” olarak tanımlayan bir peygamberin ümmeti olduğumuzla da gurur duyuyoruz.
Ekonomik göstergelerimiz alt sıraları gösteriyor olsa da milliyetçilik ve muhafazakârlık konusunda Erzurum’un önüne kimse geçemez.
Onu her dinlediğimde İslam tarihinin cesur yüreklilerinden Ebu Zer’in feryadını hissederdim. Akıcı ve mantıklı konuşmasını bilgi ile sunarken fincancıların katırlarını ürküttüğünün farkındaydı.
Dün akşam başlayan kar yağışı aralıksız devam etti. Erzurum kendini hatırlatan kimliğine bürünürken, içimizi garip bir sevinç kapladı.
Küresel ısınmanın etkisiyle meydana gelen iklim değişikliklerinden olsa gerek, son birkaç yıldır Erzurum’a kar gecikmeli olarak yağıyor.
Okullarda karne dağıtımının ilk günüydü. Her zaman olduğu gibi yolumun üzerindeki dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı sokaktan geçerken ellerinde karneleriyle tek başlarına evlerine giden öğrencilerle karşılaştım.
İlk Türk astronot Alper Gezeravcı uzay yolculuğuna çıktı.
Küçük yaşta falaka ile tanıştırılmış, “eti senin, kemiği benim” mantığıyla okul’da hocanın insafına terk edilmiş, asker ’de dayağın, karakol ’da sopanın, devlet kapısı’nda azarın her türlüsüne maruz kalmış; yasak, günah ve ayıp kavramları arasında preslenmiş bir neslin son tanıklarıyız.
87 yıl önce bu gündü, hafif kar yağışı altında Beyazıt Camii’nin musallasına çıplak bir tabut konulmuştu.
12 kınalı kuzumuzun cenaze törenlerini TV ekranlarında gözyaşlarıyla izliyoruz. Al bayrağa sarılan tabutların başında imamlar “Hakkınızı helal ediyor musunuz “diye soruyor.
Ülkenin kalbinin attığı TBMM, ülke meselelerinin konuşulup çözüme kavuşturulduğu meselelerden ziyade, renkli ve ibret dolu olaylara sahne olmasıyla hafızalarda yer ediyor.
İlim, teknoloji ve ekonomi alanında önemli isimlerimiz az olsa da, dolandırıcılık ve üçkâğıtta hatırı sayılır şöhretlerimizin olduğu bir gerçektir.
Yerel seçimlere az bir zaman kala, siyasi partilerde hareketlilik başladı. Sahnede rol almak isteyenler bir bir boy gösterip “Benim kimden neyim eksik” deyip kolları sıvadı.
Naçiz vücudunuzu ebediyen yaşayacağımız vatan toprağına emanet edeli 85 yıl oldu. Her geçen zaman içerisinde yapmış olduğunuz fedakarlıkların ve inşa etmiş olduğunuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını daha iyi anlıyor ve size olan sevgimizi perçinliyoruz.
Şairin “ Beşikler vermişim Nuh’a salıncaklar, hamaklar/ Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,/ Anadolu’yum ben tanıyor musun? ” diye anlattığı anayurdumuz Anadolu, askerî ve stratejik açıdan dünyanın en riskli coğrafyalarından biridir.