Dünyada Savaşları Yüksek Katma Değerli Ürünler Üreten Ülkeler Durdururlar

Yirmi birinci yüzyıl sanayi toplumları, bilgi toplumlarına dönüşüyor. Sınırların geçirgenlik kazandığı, duvarsız ve kapısız dünyada ülkelerin gücü, insanlığın kültürel ve ekonomik birikimine, yaptıkları katkılardan kaynaklanıyor. Bilgi toplumlarında doğal kaynakların değerlendirilmesi, ekonomik ve kültürel hayata yeni boyutlar kazandırılması, sermaye birikiminden daha çok bilgi birikimine dayanıyor. 

Her Ülkede Ekonomi Eşittir Üreten İnsan Çarpı Kültürün Karesidir

Dünyada ekonomi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede insanlığın kültürel birikiminin, hayatın üretim ve tüketim boyutlarına yansımasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumların ekonomik gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi zenginlik de sorun olduğu için, üretim peşinde koşmak, tüketimden kaçınmak, bütün kültürlerde en başta gelen erdem bilinmiştir.

Ekonomiyi İnsanın Gölgesi Bilmeyenler Her Şeyi Ekonomi Bilirler

İster kutsal ister seküler kaynaklardan beslensin, bütün ülkeler, bütün kurumlar, bütün kuruluşlar, sınırlı kaynaklarla ürün, hizmet ve bilgi üreterek, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. İnsanların olduğu yerde tüketim, tüketimim olduğu yerde üretim vardır. Toplumların ihtiyaçlarının karşılanması, üretimleriyle tüketimlerinin dengelenmesi, son yüzyıllarda bütün bilimlerin ana konusu oluşturur.

Sağduyuya Dayananlar Dünyanın Hiçbir Yerinde Yanlışı Savunmazlar

İnsanlar yalnız doğarlar ve yalnız ölürler, ancak insanlar yalnız yaşayamazlar. İnsanlar hem düşünceleriyle, hem eylemleriyle birbirlerine bağımlıdırlar. İnsanların birbirlerine olan bağımlılıkları, aralarında çatışmaları, yarışmaları, yardımlaşmaları, dayanışmaları ekonomik ve kültürel hayatın dinamiklerini oluşturur. Bu yüzden insanların birlikte yaşamak zorunda, olmalarının doğurduğu sorunlar, bütün sosyal bilimlerin araştırma konusu olmaktadır.

Gözlerin Doymadığı Dünyada İnsanların Gönüllerini Gönüllüler Kazanırlar

Dünyada toplumların güç kaynağı, siyasal kuruluşlardan gönüllü kuruluşlara kayıyor. Toplumların ağırlık merkezi olan orta gelirli kesimlerin büyümesiyle, gönüllü kuruluşların önemi daha da artıyor. Dünyanın bütün ülkelerinde gönüllü kuruluşları, devlet kuruluşlarına dayanmalar yaşatırlar. Onlar yeniliklere açık küresel değerlerin savunucuları olarak, dünya pazarlarında aranılan ürünler ve hizmetler üretmesini bilirler.

Balıkların Denizlerine Göre Büyüdükleri Gibi Kuruluşlar da Değerlerine Göre Büyürler

Ülkelerin birbirlerine bağımlı oldukları bir dünyada, ister büyük olsun, ister küçük olsun, bütün kuruluşlar, önem verdikleri değerlerinde, köklü değişiklikler yapmak zorundadırlar. Kültürel, siyasal, ekonomik ve teknolojik çevre, hızla değişirken, kuruluşların değerlerini, baştan sona değiştirmeden, varlıklarını korumaları mümkün değildir. Düz kare dünyada, çevresine uyum sağlamayan, kuruluşlar ayakta kalamazlar.

Her İnsanın Hayatına Dokunan Ekonomide Örnek Bir Uygulama Bin Kurama Bedeldir

Bütün ülkelerde toplumun değişik kesimleri, ortak alanlar oluşturarak, hep birlikte öğrenmesini öğrenmezlerse, ekonomik ve kültürel dünyalarında, yeni gelişmelerin yolunu açamazlar. Dünyanın her yerinde, ülkelerin üretim güçlerini, kuramla uygulamayı, uygulamayla kuramı desteklemesini ve zenginleştirmesini bilenler büyütürler. Onlar hayatın içinde yer alarak, toplumların üretim yapısında köklü dönüşümlerin öncülüğünü yaparlar.

Açgözlü İnsanların Yol Açtıkları Yıkımların Üstesinden Tokgözlü İnsanlarla Gelinir

Açgözlülüğü baş tacı edinenlerin, en yüksek gelirliler gibi yaşama tutkusunun, yol açtığı finansal krizler, bulaşıcı hastalık gibi bütün dünyaya yayılıyor. Batı ülkelerinde açgözlülüğün akıl almaz boyutlara ulaşması, dünyayı büyük bir yangın alanına çevirmiştir. Batılıların Doğuluların tasarruflarıyla, bolluk içinde yaşama rüyası, bütün ülkelerde büyük  yıkımlara yol açmıştır. Rüya ülkeleri, kriz ülkelerine dönüşmektedir. 

Her Alanda Savurganlığın Kapılarını Kapatmayanlar Hiçbir Alanda Yoksulluğun Üstesinden Gelemezler

Yerel olduğu kadar, küresel ekonomiye de canlılık kazandıran kaynakların başında, ürün, hizmet ve bilgi üretiminde, gerçekleştirilen verimlilik artışları gelir. Dünyadaki bütün kuruluşlar, arasındaki verimliliği artırma yarışı, ulaşım alanındaki gelişmelerle, satıcılardan alıcılara kadar uzanan, çok geniş bir alanda küresel boyutlar kazanmıştır. Verimliliklerini sürekli artıran kuruluşlar, üretim alanlarını sürekli genişletirler, sürekli derinleştirirler.

Kültürsüz Ekonomi İlkesiz Ekonomisiz Kültür Etkisiz Olur

Mesnevi ile Mukaddime ile yoğurulan toplumların kültüründe, insanın üretime uzak durması ve sermayenin üretimin dışında kalması istenmez. Yuvarlanan taşın yosun tutmadığı gibi, çalışan ve üreten insan yoksul düşmez. Nasıl işleyen demir parlarsa, üretimde değerlendirilen sermaye de getiri sağlar. Bu yüzden bir ülkenin, üretim gücünü büyütmede, sermaye önemli olmakla birlikte, hiçbir zaman yeterli olmaz. 

Dostları Pazarlarda Alıcı Olmaya Değil Satıcı Olmaya Özendirmek

İnsanlar ekonomi ve kültür alanındaki kitapları okurken, kuru bilgilerle doldurulmuş olanları değil, şiir dizeleriyle, özlü sözlerle, kısa fıkralarla zenginleştirilmişleri, daha çok severler.

Kare Dünyanın Kuruluşlarında Giderler Paylaşılarak Azaltılır

Küre dünyanın kare dünyaya dönüşmesiyle, ekonomik yapı ve kültürel doku, kabuk değiştirmiştir. Kuruluşlar ürünlerini, hizmetlerini ve bilgilerini sattıkları insanlara, bir alıcı gözüyle değil, bir abone gözüyle görmeye başlamışlardır. Kuruluşlarla alıcılar arasındaki iletişim ve etkileşim, yeni boyutlar kazanmıştır. Satıcılarla alıcılar arasındaki ilişkilerde, süreklilik sağlıklı büyümenin ve gelirleri artırmanın, en önemli ve değerli kaynağı olmuştur.

Üreten Eller Distopyaları Ütopyalara Dönüştürürler

Dünyada insanların önemli bir kesimini, yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yoksulluğun giderilmesi bütün ülkelerin el ele vererek, çözmek zorunda oldukları sorunların başında yer alıyor. Toplumlarda insanlar, tüketimi artıran harcamalardan kaçınmada, savurganlığı önlemede, kilit bir işlev yüklenirler. Bu yüzden bütün ülkeler, toplumun bütün kesimlerinden hem üreticiler, hem tüketiciler olarak, üretimi artırmaları ve ekonomiye katkıda bulunmaları isterler.

Dünyayı Değişimlere Direnenler Değil Değişimleri Yönetenler Değiştirirler

Dünyanın bütün ülkelerinde, kendilerini değiştirmesini bilen kuruluşlar, toplumlarının ekonomik yapılarında olduğu kadar, kültürel dokularında köklü dönüşümlerin, sürükleyici gücü olurlar.

Dünyanın Her Yanında Ekonomik Krizler Haber Vermeden Gelmezler

Ekonominin üretim boyutundan daha çok, finans boyutuna ağırlık verenler, bütün ülkelerin ekonomilerinde depreme benzer sarsıntılara yol açarlar. Çalışma alanı dışı, faiz gelirlerini amaç, ürün, hizmet ve bilgi üretiminden gelir sağlamayı araç gören, bütün kuruluşlarda tehlike çanları sürekli çalar. Dünyadaki finansal bunalımlar, değişik alanda üretim yapan kuruluşları, şimdiye kadar bildikleri doğruları unutmaya zorlamaktadır.

Dünya Silahlarla Yıkıcılıkta Değil Kitaplarla Yapıcılıkta Yarışanlarla Yaşanır Kılınır

Devlet yöneticilerinin akıllarını başlarından alan, askerlerin gözlerini kamaştıran, yıkıcı boyutları sürekli geliştirilen silahlar, otokratik yönetimlerin ellerinde, yollarıyla, köprüleriyle, havaalanlarıyla, çarşılarıyla, özel ve kamu binalarıyla şehirleri yerle bir ediyorlar. Güç peşinde koşan devletler, hukuk ilkeleriyle birlikte etik değerleri ayaklar altına alarak, başta Ortadoğu şehirleri olmak üzere, bütün şehirleri yangın alanına dönüştürüyorlar. 

Dünyanın Bütün Ülkelerinde Uzun Ömürlü Yönetimler Güçlü Ordulardan Önce Köklü Kurumlara Dayanırlar

İster Afrika’da, ister Asya’da, ister Avrupa’da, ister Güney Amerika’da olsun, dünyanın hiçbir ülkesinde, hayatı herkes için yaşanır kılacak, bir siyasal yönetim, yalnızca silahlı güçlere dayanarak, uzun yıllar varlığını koruyamaz. Devletlerin uzun ömürlü olmalarında ve kalıcı izler bırakmalarında, her zaman kolaylaştırmak zorlaştırmaktan, barış yapmak savaş yapmaktan, sevdirmek nefret ettirmekten daha önemli olmuştur.   

Düz Dünyanın En Güçlü Devletleri En Adil Olan Devletlerdir

Yağmalamaya dayanan ekonomileriyle, yeteri kadar büyüyen Avrupa ülkeleri, uzun bir durgunluk dönemine girmişlerdir. Avrupa’nın içine düştüğü, üretim güçsüzlüğünün doğurduğu boşluğu, Afrika’nın ve Asya’nın yağmalanan ülkeleri dolduracaktır. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan “Otokratik Çin” ve “Demokratik Hindistan”, dünyanın yeni üretim merkezi olma yolunda hızla ilerliyorlar. Onları Endonezya, Türkiye, Nijerya ve Brezilya izliyor.

Cumhuriyet Olmayı Benimseyen Ülkelerde Yöneticiler Ömür Boyu Seçilmezler

Bir yandan yazılan, bir yandan silinen tarihin, geçmiş yüzyıllarından bakmadan, gelecek yüzyılları görülmez. Yönetim konularında, üretim alanlarında geçmiş yüzyıllardan gelen bilgi ve bilgelik birikimleri, gelecek yüzyıllara ışık tutar. Babadan oğula geçmeyen cumhuriyet yönetimi denilince, Batı dünyasında akıllara, Atina yönetimi gelir. Ancak Atina’da çoğunluğun oylarına değil, azınlığın oylarına dayanan bir yönetim örneği verilir.

Yeni Yüzyılda Her İnsan Ürün Hizmet Bilgi Üreten Bir Şirket Gibi Olmak Zorundadır

Yirmi birinci yüzyıl, özel, kamu ve gönüllü kuruluşlarıyla, bir arada yaşama yüzyılı olma, yolunda hızla ilerlemektedir. İster kazanç amaçlı olsun ister kazanç amaçsız olsun, bütün ülkelerin, ekonomik, siyasal ve kültürel güçlerinin kaynağında şirketler vardır. Dünyada tartışılan sorunların başında, büyük ya da küçük şirketlerin, yönetimi, denetimi, kurumsal, kamusal ve kültürel sorumlulukları gelmektedir. Şirketlerin özel bilançoları kadar, çevreye etkilerini gösteren, toplumsal bilançoları da önem kazanmıştır.