Selâmün aleyküm! Tanıdıklarımdan biriyle geçenlerde karşılaştık, adam bana üst perdeden " Selâm! " diye seslendi.
Tanrı selâmet versin (Yâni Allah selâmet versin), SÖZCÜ ’nün köşe muharriri Soner Yalçın “ Allah mı, Tanrı mı? ” diye başlamış; önce “ Tanrı ”yı bol bol alkışlamış, sonra da “ Allah ”ı epey taşlamış...
Ey Nâzım ! Moskova’yla yağlı ballı, şiiri hardallı, doktrini martavallı, dâvâsı zavallı Nâzım ...
Sen bundan tam elli beş (55) yıl önce bugünlerde (03 Haziran 1963) Moskova ’da öldün. ( Türkiye ’den son kaçış günün de 17 Haziran 1951 ...)
35 yıl önce bugünlerde (25 Mayıs 1983) ölen Sultânü'ş-Şuarâ Necip Fâzıl Kısakürek, Cumhûriyet devri Türkiye’sinde isminden, fikirlerinden, mücâdelelerinden, eserlerinden en çok söz ettiren kişilerden biriydi.
TDK 'yı bilirsiniz. Kendisi Öz Türkçe Mahallesi, Kararsız Kılavuz Bulvarı, Uydurukça Lügat Çıkmazı, Düşük Cümle Sitesi, Kurumlu Apartmanı, 1932 numara da oturur.
Kocaman eksiğimiz, âcil derdimiz, elzem ihtiyâcımız, acı mahrûmiyetimiz, büyüyen hasretimiz: insan. Doktor, mühendis, avukat, politikacı, hâkim, polis, asker... de lâzım. Fakat bize bunlardan önce “insan” lâzım...
Sabahattin Ali: Bürokraside aykırı, duyguda aşırı, fikirde haşarı, mantıkta akış yukarı, netîcede apayrı...
“Hayâtını Türk irfânına adayan, münzevî ve mütecessis bir fikir işçisi...” Kendini bu sözle târîf eden büyük muharrir, mütercim ve mütefekkir Cemil Meriç (1916-1987), Türkçenin değişme hızı hakkında şöyle bir benzetme yapmıştı:
20 Ocak 2018 tarihinde başlayan Zeytin Dalı Harekatı, "meşru müdâfaa hakkı" çerçevesinde bugün de devâm ediyor.
Bundan tam 80 yıl önce, İstanbul Üniversitesinde profesörlerin katıldığı bir toplantıda, Türkçeye devlet müdâhalesi münâkaşa edilmişti. Türkçe Meselesi kitabında Ord. Prof. Ali Fuat Başgil bu tartışmadan bir anekdot nakleder. Merhum Başgil diyor ki:
2017 - 2018 Tedrîsat Yılı 1. Devresi bu hafta sona eriyor. Milyonlarca çocuğumuzun karne alacağı bugünlerde ben de TDK'nın Türkçe notunu vereyim bâri. TDK'nın bu işi de bana düştü...
Dil Darbesi ne yaptı? Türkçeye meşrû ve doğru yollardan girmiş binlerce kelimenin unutulup ölmesi uğruna yerlerine binlerce kelimeyi îmâl ve ikaame edip dilimize soktu...
Asâlet bir altın idi, pul oldu, Türlü türlü bedenlere çul oldu; Îmânın yolu keseden geçeli Kimi pula, kimi kula kul oldu...
Türkiye’de son 2 – 3 neslin kafasında Türkçenin lâfız-mânâ bağları az çok kopmuş ve zayıflamıştır. (Tendonları kopmuş bir sporcu ne kadar iyi futbol oynayabilirse, lâfız-mânâ bağları koparılmış bir dili kullanan da o kadar güzel konuşabilir...
“ Yabancı kelime nedir, yabancı-yerli hudûdu nereden geçer ?” diye sorulabilecek mesele -diğer dillerde olduğu gibi- Türkçede de yüzde yüz çözülememiştir. Yabancılar da yerli dilciler de bu problemde net bir sona ulaşamamışlardır.
Bendeniz Medya Pazarında Defolu Türkçe başlığı altında 90’dan fazla yazı yazdım. Bunlarda, editör ve muhâbirler bir yana, anlı şanlı köşe muharrirlerinin bile çırak işi, acemi, defolu sözlere imzâ attığını; sonra da bunları halka sattığını îzâh etmiştim.
Bu ülkede 80 yıldır süren, dili ayağa düşüren, dünü bugüne küstüren, mantığın defterini düren “ikaame” kelimelern dilimize tasallut etmesine çığır açan TDK'dır.
Üç beş sene önce kaleme aldığım bir yazıda -kendi buluşum olan- şu bilmeceyi sormuştum:
Türkiye'de "Târîhinden uzak, kendi târîhini okuyamayan, kendi annesinin Türkçesini konuşamayan bir nesil ” olduğunu söyleyen TDK Reîsi Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN 'in dikkat çeken başka sözleri de var.