Hak getire... Peki, TDK lügatinde bile yazmayan "hazırbulunuşluk" gibi ıvır zıvır şeylere sen neden takılıyorsun ki?
Hâlid Ziya Uşaklıgil'in ettiği şu lâfa bakın: "Hiçbir millette hiçbir münevver genç yoktur ki kendi lisânının geçmişine vâkıf olmasın." Pehpeh, ne ipe sapa gelmez bir lakırtı!..
"Dershane" mi doğruymuş, yoksa "dersane" mi? Aman, takıldığın şeye bak! Bak, bizim pratik, atik ve sempatik Türkçe hocaları sihirli bir formül (!) bulmuşlar: A harfi ile biten kelimelere "-ne", A harfi ile bitmeyenlere "-hane" gelirmiş...
1974 model "Yazın Terimleri Sözlüğü"nü -sanki bir matahmış gibi- sitene taşıyıp milyonlara sunuyorsun.
RİT'in Türkçeyi düşürdüğü hâllerden biri, Türkçe kelimelerin yerini de "öz Türkçe" sözlerin almasıdır.
Kardeş, amma da meraklıymışsın böyle şeylere! Ne o öyle "yatırımlık arsa, yatırımlık altın bilezik, yatırımlık hisse" sevdâsı falan?
1. TDK dükkânının levhasına "Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı" kaydı eklense gerektir.
Türkçeye Fransız kalmanın TDK hâllerinden biri... TDK -hilâf olmasın- İngilizce ve Fransızca kelimeleri Türkçe kelimelerden daha dikkatli yazıyor.
“ Emekli” kelimesi de TDK ve devlet tarafından gerçek yuvasından çıkartılan, öz mânâsından ve geçmişinden kopartılan yüzlerce kelimeden biri...
Atalarımız bize altın değerinde öğütler bırakmış. Hayat mâcerâsında her ihtimâli hesâba katalım, bütün adımları doğru atalım diye... Bunun için atasözlerimizin çoğunu hayat rehberi olarak benimsemek lâzım. Ama ondan önce atasözlerini doğru öğrenmek şart.
Türkiye ’de son yıllarda hiç geçmeyen bir moda ... Duymaktan, görmekten, okumaktan usanç getirdiğimiz terâne: “Kitab okuma kampanyası...” Bu modayı herkes tâkib ediyor.
“Türkçe 80-90 yıl önce bir çıkmaza saplandı...” Yeni Akit’te -C.Yakup Şimşek imzâlı- bir yazı böyle başlıyor. Şimdi bunu gören peşin hükümcü -daha yazıyı okumadan- der ki: “Yâhu, zâten Atatürk düşmanı olan bir gazete başka ne yazar?” Evet, böyle diyecek sürü sürü adam var bu ülkede... Attilâ İlhan’ın “Özleştirmeci Takımı” adını verdiği zümrenin çoğu...
Türk Diline Kumpas (TDK) hareketine tezâhürat tutan tutana... Çoğu da “ papağan ezberleri ”yle... Bu tribünlerde -maalesef- ilim, fikir, kültür, sanat ve edebiyat dünyâsının anlı şanlı nice sîmâları da yer tutmuşlar.
Türkçe nin ülkemizde 80 yıldır resmen nerdeyse herkese öğretilip kullandırılan şekli milletin irâdesiyle ortaya çıkmadı.
“Âşikâr düşman, gizli dosttan yeğdir.” demiş atalar. O hâlde tehdîdin, tehlikenin, hastalığın, nefretin “ âşikâr = açık ” olanı da “ gizli ” olanından “ yeğ ” demektir.
CYŞ: Taşlıcalı Yahya Bey, bugün bayram; fakat senin yüzün gülmüyor, niye? Taşlıcalı Yahya Bey: Gam-ı ağyâr u derd-i yâr ile mâtemdeyim her gün, Niçe bayram olur, mâbeynimizde merhabâ olmaz...
Türk milletinin “dil”inden pek anlamayan TDK , onun “dîn”ine de yabancı gibi... “ Dil ” yolunda pusulayı zâten şaşırmıştı, meğerse “ din ” yolunda da hangi peygambere kulluk edeceğini şaşırmış.
“Tam da Aziz Nesinlik” derler, hani... Bu söz, Türkçede bir tâbir hâline geldi.
“Biz kısık sesleriz... Minâreleri Sen ezansız bırakma, Allah’ım!”
Farz edelim ki orta hâlli siniz, hattâ fakir siniz. Yine de dişinizden tırnağınızdan artırıp sakladığınız bir miktar para nız var. Bu parayı götürüp zamâne zengin lerine emânet eder misiniz?