‘’ Mevsimlerin en hüzünlüsüdür! Renklendir desen bu mevsimi; ona en yakışanı sarısıyla, kırmızının her türüdür…’’
Tarihe iz bırakan öyle olaylar vardır ki, bu olayların gerçekleri ne kadar göz ardı edilirse edilsin, çağın gerekleri bu gerçeğin artık değişmek zorunda olduğunu işaret ederse etsin; o olayların tarih sayfalarına bırakmış olduğu izleri silmek mümkün olmaz, olamaz…
Yine bir Eylül sonu, yine bir Kıbrıs görüşmesi… Hiç bitmeyecek bir sevdaymışçasına süregelen müzakereler. 50 yılda kaç lider geldi, kaç lider gitti! Konu aynı Kıbrıs, zemin hep aynı; Birleşmiş Milletler.
Değerli Okurlar; Kıbrıs’la ilgili güncel gelişmeleri kaleme alarak, ülkemizin en önemli dış sorunlarının başında gelen bu konuyu zaman, zaman Rum tarafının bakış açısıyla da sizlere aktarıyorum.
Kıbrıs adasında 1968 yılından beri devam eden müzakereler sürecine bakıldığında taraflar arasında yapılan görüşmelerin hiçbirisinden bir sonuç alınamamıştır.
Kıbrıs konusuyla ilgili geçen yıl sona eren müzakereler sürecinin yeniden başlayabilmesi için ilk temas geçtiğimiz Ağustos ayında yapılmış, Rum ve Türk tarafını temsil eden liderler Lefkoşa’da yeniden bir araya gelmişlerdi…
Bugün bağımsızlığımıza kavuştuğumuz o mutlu günün, 30 Ağustos zaferimizin 97’nci yıldönümüdür, hepimize kutlu olsun.
Kıbrıs adasında son zamanda adından çok söz ettiren bir bölge var, adı Maraş! 1974 yılından beri yasak bölge.
Ne hazin bir manzara! Günlerden beri televizyon ekranlarından izliyoruz; zümrüt yeşili ormanlarıyla Kaz Dağlarının tam da böğrüne saplı duran emperyalizmin o zehirli hançerini, içimizi yakıp kavuran o ağaç katliamını…
Geçtiğimiz yıl Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle sona eren Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlayabilmesi için her iki tarafı temsil eden liderler 09 Ağustos 2019 Cuma günü yeniden bir araya gelecek. Ancak bu ikili görüşme öncesinde KKTC Cumhurbaşkanı S. Akıncı, Rum resmi haber ajansı CNA’ya yapmış olduğu açıklamalarıyla; KKTC’de göreve yeni gelen hükümete adeta ters köşe yapmıştır!
‘’ Artık biz yokuz ve hiçbir zaman olmadık. Şu andan itibaren tek başınasınız, dendiğinde büyüklerine kırılmadılar. Ve de yılmadılar. Aksine, çatık silahların gölgesinde, Kur’an’a el basıp, dava için ölümüne yemin ettiler. Onları umut susuzluğu ve çaresizlik içerisinde, karşı kıyıda bekleyenlere uzattılar ellerini. Kader birliği ettiler. ‘’ Ölmek var, dönmek yok,’’ oldu parolaları…’’ ( Ahmet Tolgay, K.T.M.D. yayını 2 ( Hep birlikte, gizlilik andı içtiler…)
İşte yine açıklandı! Kıbrıs’ta görüşmeler yeniden başlıyor… 09 Ağustos 2019’da tarafları temsilen iki lider yeniden bir araya geliyor. Konuları aynı, konuşmaları aynı, temsil ettikleri halklar aynı!
20 Temmuz 1974 sabahı uğruna savaşı göze aldığımız Kıbrıs konusu hala tüm sıcaklığı ile gündemimizde.
Emperyalizm, bir ülkenin başka bir ülke üzerinde, onun ‘’doğal veya üretilmiş zenginliğini’’ çalmak amacıyla, siyasal araçlarla doğrudan veya ekonomik araçlarla dolaylı olarak, tahakküm [hâkimiyet] kurması sürecidir.
Bir düşünün bakalım! Bundan tam 45 yıl önce Türk askeri adaya gelmemiş, Kıbrıs Türk’ü Rum’un insafına terk edilmiş olsaydı, Kıbrıs’ta neler yaşanacak, o günlerin izleri bugünlere nasıl yansıyacaktı?
Türkiye’dekinin adı Kahramanmaraş çünkü bağımsızlık mücadelemizde dillere destan kahramanlıkları barındırıyor da ondan.
Yıllardır süregelen Kıbrıs konusu çözüm beklerken, bu defa adanın çevresini sarmalayan Akdeniz’in derin sularındaki zengin enerji kaynakları üzerinde hâkimiyet fırtınası esiyor!
Amerika’nın 2010 yılında Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde Arap Baharı adı altında başlattığı yönetim değişlikleri, bölgenin enerji kaynaklarını ele geçirme stratejisinin yanı sıra Ortadoğu’daki emperyalist uygulamalarının bekçiliğini yapacak yeni bir uydu/Kürt devletinin kurulmasını desteklemeye yönelikti.
Son dönemde en çok konuşulan kelime, en çok yorum yapılan kavram, adalettir. Bu süreçte adaletle ilgili açıklamaların, günümüze damgasını vuran türlü adaletsizliklerin yanı sıra örnek alınacak adaletli uygulamalar da yok değildir.
Doğu Akdeniz’de sular giderek ısınmaktadır. Bölgede bulunan zengin hidrokarbon yataklarının arama ve kullanımıyla ilgili Güney Rum kesimin bölge ülkeleri, AB’ye üye ülkelerle yapmış olduğu anlaşmalar, ABD’nin konuyu yakinen takibi, pay almak istemesi; bu gelişmeler üzerine ülkemizin de uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkını korumak adına kendimize ait MEB’de sondaj çalışmalarına başlaması, önümüzdeki süreçte bölgede sıcak gelişmeler yaşanmasına neden olabilecektir.