‘’Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olanlar, hatta onlarla savaşanların anlattıkları, gerçekleri ifade etmekten acizdir. Mutluluk Türklerle birlikte savaşmaktır. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım. Taş üstünde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiyor. Fakat dünyanın bütün araç ve imkânlarına sahip düşmanlarıyla aslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu ne sessiz ve gösterişsiz bir vatan sevgisiydi. ’’Allahın Adını Yürekten Haykırarak’’ saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da onlara hayrandı.’’ (Çanakkale Osmanlı Orduları Komutanı Mareşal Liman Von Sanders Çanakkale, 1916)
Yunanistan sınırını geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenlere yönelik Yunan güvenlik güçlerinin insanlık dışı uygulamaları; korona virüsünün ülkemizde de görülmesinin ardından gündemin arka sıralarına düşse de, hız kesmeden devam ediyor.
‘’Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin en büyük payı senindir.’’(Gazi Mustafa Kemal Atatürk) Tarih sayfalarına adını şanla, zaferle yazdıran Mehmetçik, milletinin yüksek menfaatleri adına bu defa Suriye sınırımızın ötesinde yine kahramanlık destanları yazmaktadır.
Olmasa da olur, Onu görmesem olmaz dediğimiz insanlarla doludur yaşamımız… Tanıştığımız, Selamlaştığımız, lasik cümlelerle iletişim kurduğumuz, Hiç vazgeçemediğimiz insanlar vardır çevremizde, Dost deriz…
KKTC’de Nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bir kez daha aday olacağını açıklayan ve halen cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Sn. Akıncı’nın 6 Şubat’ta İngiliz gazetesi ‘’The Guardian’a’’ vermiş olduğu beyanatta kullanmış olduğu sözler gerçekten de yenilir yutulur cinsten değildir.
(Tarihe mal olmuş bir önderin, Dr. Fazıl Küçük’ün görüşleri…) (Kıbrıs Türkünün adada ki özgürlük ve varoluş mücadelesinin önderi, Sn. Dr. Fazıl Küçük’ün aziz hatırası önünde saygı ile eğilirken, o büyük devlet adamını sevgi, şükran ve minnet duyguları ile anıyorum. Vatan ona minnettardır.)
‘’Kıbrıs Milli Davamız tarih sayfalarına kan ve can bedeli ödenerek yazılmıştır. Bu davayı ‘Satanlar’ değil, ‘Tarihe Yazanlar’ kazanacaktır.’’ İnsanlar kuşaktan kuşağa aktarılan, atalarından emanet aldıkları miras zenginliklerinden, duygu birikimlerinden ‘’Vatanımız’’ diyerek ezberledikleri, kendi ceddini sarıp sarmalayan topraklarından kısacası vatanından vazgeçer mi?
Değerli okur; Ölümünün 8’nci yıl dönümünde Kıbrıs Milli Davamızın lideri Denktaş’ı rahmet, minnet ve hasretle anarken; Kıbrıs konusuyla ilgili yıllar öncesi yaşananlara, bugün gelinen noktaya, Akdeniz’de son dönemde yaşanan gelişmelere tarihin sesiyle bir bakalım istedim! Bu stratejik adada, adayı çevreleyen Mavi Vatanda neler yaşanıyor?
‘’Onlar tarih yazdılar ve tarih onları yazdı. Bu toprakların kahramanları bitmeyeceğine göre, daha yazılacak çok tarih, tarihin yazacağı çok kahraman vardı…’’
‘’Selden koymuştu anacığı adını. Şehitlikte o’nun adını ilk kez okuduğumda; tüylerim diken, diken olmuş, insanlığımdan utanmıştım. Çünkü o henüz bir bebekti. Ne olduğunu dahi anlayamayan o küçücük bedeni diri, diri toprak olurken; bunu yapanların, EOKA terör örgütüne mensup Rum canileri olduğunu sezemeyecek kadar küçücüktü… ’’
‘’Yok, öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak… Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…’’ (Nazım Hikmet)
Bundan birkaç ay önce National Geographic’in uzmanları dünyadaki bütün buzulların erimesinin neden olacağı deniz seviyesindeki 65 metre yükselmenin yaratacağı etkilerini haritaya taşıdığı çalışmasına dayanılarak Kıbrıs adasının, toprağının yüzde 22’sini kaybedeceği bildirilmişti…
‘’ Her genç insan gibi ben de yaşamak istiyordum. Ama vatan ve vazife uğruna görevini yaparak Şehitlik mertebesine erişmek, şerefli bir asker olarak yaşamaktan da öte; Türk askerinin ulaşabileceği en büyük mertebe idi…’’
’ Ne ben, ne benim partim ne de herhangi bir siyasi parti ya da politikacı, AB için Kıbrıs’tan vazgeçer ama Kıbrıs için de AB’den vazgeçmeyiz. Çünkü hukuki dayanaklarımız ve haklarımız var her iki konuda da. Bu nedenle adil bir tutum bekliyoruz. Asıl mesele Kıbrıs, Türkiye’yi AB sürecinde kaybetmeyi göze alabilir mi? ‘’
15 Kasım 2019 Cuma günü adanın kuzeyinde bulunan KKTC Devletinin 36’ncı kuruluş yıl dönümü kutlandığı sırada, Güney Rum kesiminde yapılan protesto gösterilerinde; aşırı milliyetçi Rum Vandallar KKTC’nin simgesi bayrağımızı yaktılar. (Altın Şafak Partisinin uzantısı Elam taraftarları) Aslında bu ilk kez yaşanan bir şey değildi! Ama 25 Kasım 2019 da Berlin’de yapılacak taraflar arası görüşme öncesinde Rum tarafının siyasi kanadında etkili olan bir siyasi partinin taraftarlarının hangi zihniyet içerisinde olduğunu da gösteren çarpıcı bir göstergeydi.
Bir devlet düşünün! Kurulalı tam 36 yıl olmuş ama Türkiye’nin dışında tanıyan başka bir devlet yoktur! Adı: Kuzey Kıbrıs değil; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir.
(Onun ebediyete intikali ile gerçekten bir tarih göçmüştü…) Tarih: 10 Kas ım 1938, Perşembe, saat: 09.00 Yer: Dolmabahçe Sarayı – İstanbul Tanık: Atatürk’ün Genel Sekreteri, Hasan Rıza Soyak anlatıyor:
15 Temmuz 1974… Kıbrıs adasında Yunan Cuntası destekli bir askeri darbe gerçekleşmiş, adanın her yanında kanlı olaylar yaşanmaktadır. Bu arada ‘Türk Kasabı’ lakaplı Nikos Samson, ‘Helen Cumhuriyeti’ adıyla yeni bir devlet kurulduğunu ilan etmiştir.
Kıbrıs’ta bundan sonra olabilecek yegâne şey; her iki kesimde kurulu devlet yapısının, her iki halkın yaşam biçiminin devamı olacak; Kıbrıs adasının bugününden farklı bir çözüm şekli gelişmeyecektir. Onca yıldır devam eden müzakereler sürecine, uluslararası toplumun konuya yaklaşım biçimine, Rum-Yunan ikilisinin çözüm sürecinde oynadığı oyunlara, Türkiye’nin ada üzerindeki vazgeçilmez haklarına bakıldığında:
KKTC Cumhurbaşkanlığı makamına geldiği tarihten bugüne yaptığı her açıklamasıyla, Kıbrıs müzakereleri süresince attığı her adımla eleştirilen, gündeme damgasını vuran bir siyasetçi… Yıllardır ülkemizin yaşamış olduğu terör sorununu adeta görmezden geliyormuşçasına öyle bir açıklama yaptı ki, yine gündeme oturmayı başardı!