Çok değil bundan 25 -30 yıl önce, özellikle İstanbul’da hemen, hemen her evin banyosunda tavana yakın, ya da çatı katında plastik ya da galvanizli su depolarımız vardı! Her gün yaşanan saatlerce su kesintisinin verdiği zorlukları aşmak için böylesine bir çareye başvurmuştu insanlarımız…
İstanbul; Asırlar boyunca pek çok medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir dünya incisi… Dünya genelinde ülkemizin en çok bilinen, aranan, gezilen şehri, turizm sektörümüzün her mevsimine hizmet eden eşsiz bir hazine…
Yazımın başlığı bundan 28 yıl önce kaleme aldığım, 1974 Kıbrıs Savaşlarını anlatan ilk kitap olma özelliğine sahip kitabımın adıdır.
Tanık: Atatürk’ün Genel Sekreteri, Hasan Rıza Soyak anlatıyor: ‘’ Gözleri kapalı, göğüs mütemadiyen inip, çıkmakta… Sarayda ve oda da ruhani bir sessizlik hâkim. Yatağının sağ tarafında, hemen yanı başında Op. Mim. Kemal Öke ayakta duruyor. Dr. Kamil Berk, başını Mim Kemal’in omzuna dayamış hıçkırıklarına hâkim olamıyor. Prof. Akil Muhtar Özden kendinden geçmiş, odanın içinde telaşlı adımlarla durmadan dolaşıyor; hem ağlıyor, hem de mütemadiyen ‘Aman Yarabbi, Aman Yarabbi…’ diye söyleniyor.
İnsanın doğayla savaşı, insanlık tarihi kadar eskidir. Toplumlar büyüyüp yaygınlaştıkça, teknoloji geliştikçe, insanoğlu doğayı daha çok kontrol altına almak istemiş, bu yönde hesapsız müdahaleler yapmıştır.
Ne çabuk geçip gidiyor yıllar! Tam 37 yıl olmuş o günün sabahından, bugüne geçen zaman… O günün sabahında takvimler, 15 Kasım 1983 Tarihini gösteriyordu…
‘’Cumhuriyet karşıtları kıs, kıs güldüler! Bu yeni devlet, bu deneysiz yöneticilerle ne bu büyük sorunları çözebilirdi, ne bu dev düşmanları yenebilirdi. Haklı gibi görünüyorlardı. Ama bir şeyi unutmuşlardı: Yurtseverlik. Onun yenemeyeceği ne vardı?’’ (Turgut Özakman, Cumhuriyet - Türk Mucizesi-2009)
‘’Yok, öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak… Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…’’ (Nazım Hikmet)
Son dönemde ülkemizde en çok konuşulan kelime, en çok yorum yapılan kavram, adalettir! Bu süreçte adaletle ilgili yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde; günümüze damgasını vuran türlü adaletsizliklerin yanı sıra örnek alınacak adaletli uygulamalar da yok değildir.
Takvim yaprakları 1974 Yılının 14 Ağustosunu gösteriyordu… Kıbrıs’ta başlayan 2’nci harekât süratle gelişmiş, Gazimağosa’ya giren Mehmetçik, sadece ata yadigârı bu Türk Şehrini değil, adanın da en önemli turizm merkezi olan ‘’Maraş’’ bölgesini de ele geçirmişti… O günün sabahı bu turistik bölgeye giren askerlerimiz sokak, sokak araştırma yaptıkları sahil şeridinde hangi otele girseler, o otelin yemek masalarında yarım bırakılmış yiyecek tabakları, türlü içki şişeleri ile karşılaşmışlar, kimi otel lobilerinde ise dizi, dizi seyahat valizleri bulmuşlardı!
Öyle her zamanki neşesiyle geçmedi bu yaz! Nasıl geçecekti ki? Nedeni Korona olan hüznün gölgesi yansıdı evrenin her yanına…
Yaklaşık yarım asırdan fazla bir zamandır süregelen Kıbrıs anlaşmazlığı, Akdeniz’in tam da orta yerinde dünya gündemini meşgul eden bir sorun olarak durmaya devam etmektedir.
Korona salgınının başlamasıyla birlikte, bu ölümcül hastalığın etkileyeceği en riskli grup sizlersiniz dendi, onları evin dışına bile çıkarmadılar! Aylarca gün yüzü görmediler!
Kendisini Helen medeniyetinin temsilcisi, Bizans’ın mirasçısı olarak gören Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın; bağımsızlığına kavuştuğu yıldan beri değişmeyen, değişmeyecek dış politik uygulamaları vardır!
Öncelikle Malazgirt zaferimizin 949’ncu, 30 Ağustos zaferimizin 98’nci yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutluyor; vatan topraklarımız uğruna hayatlarını seve, seve feda eyleyen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, tarih sayfalarına böylesine büyük zaferleri yazan atalarımızı minnetle yâd ediyorum.
Bir düşünün bakalım! Bundan tam 46 yıl önce Türk askeri adaya gelmemiş, Kıbrıs’ın kuzeyi Türk’ün olmasaydı? Rum’un insafına terk edilmiş Kıbrıs’ta neler olacak, o günlerin izleri bugünlere nasıl yansıyacaktı?
Evet, gerçekten de bir zamanlar Akdeniz’in Las Vegas’ıydı… Kıbrıs adasında bulunan bu bölge ünlü turizm merkezlerini kıskandıracak kadar güzel, inanılmaz zenginlikleri ile göz kamaştıran bir bölgeydi…
97 yıldır hür ve bağımsız yaşamanın keyfini sürdüğümüz ülkemizde bugünleri borçlu olduğumuz ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK; en büyük eserim diyerek övündüğü ‘’Türkiye Cumhuriyetini’’ bu cumhuriyeti kuran halkına yani bize emanet ederken; her türlü ahvalde güvendiği Türk ulusuna seslenerek:
O sabah Kıbrıs’ta yaşanan tarihsel olayların akışına nokta koyacak bir harekâtın yapılabileceğini hiç kimse bilmiyordu! 20 Temmuz 1974’ün ilk saatlerini yaşıyordu ada…
Ata yadigârı ‘O Gazi Topraklar’ asırlardan beri yasemin kokar, Kimi zaman sevdası olur vatan özleminin, Kimi zamansa aşkın, sevginin, nice sevdaların destanını yazar…