Kıbrıs milli davamızın son lideri, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Sn. Rauf Raif Denktaş’ı kaybedeli tam dokuz yıl oldu. 13 Ocak 2012 tarihinde sonsuzluğa uğurladığımız Sn. Denktaş, özgürce yaşaması için uğruna hayatını adadığı Kıbrıs Türk Halkının Lefkoşa’sının Türk kesiminde yatıyor.
Yazımın başlığı, bir sivil toplum kuruluşunun adıdır. ‘’Yeni Bir Hayat Derneği’’, diğer sivil toplum kuruluşları gibi toplumumuzun iyiliğine hizmet amaçlı kurulmuş, seçmiş olduğu çok önemli bir konuda farkındalık yaratmak amacıyla, hem de ülkemizin en önemli turizm beldesinde faaliyet göstermektedir.
‘’ Mevsimlerin en hüzünlüsüdür! Renklendir desen bu mevsimi; ona en yakışanı sarısıyla, kırmızının her türüdür…’’
‘’Şehit Nurlanmış, Gazi Onurlanmış Askerdir.’’ Sakarya meydan muharebesinin kazanılmasının ardından TBMM; 19 Eylül 1921 tarihli 79’uncu oturumunda almış olduğu karar ve çıkarmış olduğu153 Numaralı kanunla: Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinin önderi ve devletimizin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e, mareşal rütbesi ve gazi unvanının verilmesini kararlaştırmıştır.
Hiç düşündünüz mü? Ülkemizin gök kubbesinde her birimizin, ülkemizin meramını anlatan milyarlarca kelime dolaşır! Kimimizin derdini, kimimizin acısını, kimimizin sevinç dolu coşkusunu anlatır. Aslında o kelimeler, o ülkede yaşananların da adıdır.
Bugün bağımsızlığımıza kavuştuğumuz o mutlu günün, 30 Ağustos zaferimizin 99’ncu yıldönümüdür, hepimize kutlu olsun.
Yıllar yıları kovalayıp giderken, Kıbrıs Milli Davamızda, Kıbrıs konusunun gidişatında değişen hiçbir şey yok!
1974 Kıbrıs zaferimizin 47’nci yıldönümü geçtiğimiz 20 Temmuz’da KKTC’de törenlerle kutlanırken, Lefkoşa’daki tören alanından liderlerin vermiş olduğu mesajlar çok çarpıcıydı.
Tam 47 yıl geçmiş o savaş günlerinin ardından… Yıllar öncesine dönmek; o günleri tekrar yaşamak, satırlara dökmek, savaşı anlatmak ne kadar zor! Hele, hele kana kan; cana can katarak kurulmuş bir devleti anlatıyorsa o zaman, Hele, hele gönderlere çektiğimiz, çekilmiş ay yıldızlı bayrakların gölgesine emanet edilmişse şühedalar…
Milletler yaşadığı topraklarda öylesine önemli olaylar, dönemlerle karşı karşıya kalırlar ki! Bu dönemler; onların geleceklerini şekillendiren, yaşamlarına şekil veren değer yargılarını da test eder. Türk Milleti binlerce yıllık tarihi boyunca pek çok önemli olaylarla, dönemlerle karşı karşıya kalmış ama daima doğup büyüdükleri topraklara, atalarımızdan devir alınan emanetlere, vatan, bayrak, inanç, gelenek, görenek, dil birlikteliği, ülkü beraberliği gibi değerlere sahip çıkmış; özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız için nesiller boyunca binlerce vatan evladımız bu uğurda hayatlarını seve, seve feda etmiş ama tarihin hiçbir döneminde düşmanına diz çökmemiştir.
27-29 Nisan 2021 tarihinde BM öncülüğünde Cenevre’de başlayacak olan 5+1 Garantör ülkeler ve taraflar arası gayrı resmî Kıbrıs konferansı öncesinde; 50’li yıllardan beri adada yaşananlara bakarak kısa bir analizle Kıbrıs gerçeklerini hatırlamak gerekir:
Tarih, 20.07.1974. Mersin Ovacık Sahilleri… Günün ilk ışıkları Akdeniz’i henüz aydınlatmış, yaz sıcağının ıslak nemli havası bölgeye iyice sinmiş, nefes almayı dahi zorlaştırıyordu. Çevrede sadece cır cır böceklerinin gevezeliği duyuluyor, tabiat ana büyük bir suskunluk yaşıyordu. Yaşam, az sonra büyük bir olaya tanık olacağını nerden bilebilirdi ki? Savaşa katılacak askerler, kaderin onlara neyi, nasıl sunacağını bilmeden büyük bir heyecanla komutanlarından gelecek emri bekliyorlardı…
TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşımızın en kritik günlerinin yaşandığı vatan topraklarında; düşman topçusunun sesleri Polatlı’dan duyulurken, savaş meydanlarının yenilmez komutanı, o eşsiz hitabet yeteneği ile 13 Ocak 1921 tarihli TBMM oturumunu büyük vatan şairimiz Namık Kemal’in yüzyılı aşkın bir süredir akıllardan silinmeyen, vatan mersiyesinin iki cümlesiyle açıyor; milletvekillerine şöyle hitap ediyordu:
Andımızın tartışıldığı, ulus devlet özelliğimizi, milli birlik ve beraberliğimizi en üst seviyelere çıkarmaya ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde ‘’BİZ KİMİZ?’’ sorusunu cevaplayarak, Türk Milletinin tarihe damgasını vuran niteliklerinin bir kez daha hatırlanması, bilinmesi gerekir.
18 Mart 1915’te başlayan Çanakkale savaşlarının, kanla yazılan o destanın ardından tam 106 yıl geçti.
‘’ Sana dar gelmeyecek Makber-i kimler kazsın ! “ Gömelim gel seni tarihe ” desem , sığmazsın ’’ (Mehmet Akif Ersoy)
Korona salgının esir aldığı dünyanın her köşesi bu öldürücü hastalık ile mücadele ederken, bir taraftan da bölgesel anlaşmazlıklar, bölgesel savaşlar, tüm hızıyla devam ediyor.
Son dönemde ne çok konuşulur oldular. Televizyon haberlerinde, gazete manşetlerinde hep onun adı var... Adına veresiye defteri diyorlar! Her birinin yeri de, içinde yazanları da aynı…
Bir hayalim var dostlar, arkadaşlar, bu güzel ülkenin her yöresinde yaşayan güzel insanlar. Bu öylesine bir hayal ki! İçerisi sevgi dolu, bedeli ise sadece umut…
‘’Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin en büyük payı senindir.’’(Gazi Mustafa Kemal Atatürk)