Yurt dışında duyarlı bir kişi, bir sosyal deney videosu çekmek ister. Büyük bir mega marketin çocuk bezleri standının önündedir. Market epey kalabalıktır.
Son zamanlarda, kadın cinayetleri arttı. Facebook'tan birbirini silen silene. Minibüs yolcularından birisi, şoförün bir sözüne kızıp, sürücüye saldırarak, bütün yolcuların hayatını tehlikeye atıyor.
Daily Mail gazetesi beyni tüketen ve öldüren 11 gıda maddesini yayınladı. Bu maddeleri tüketmek adeta intihar gibi...
Mekkeli müşrikler, Kabe'nin çevresinde dahi Efendimiz'e taarruz etmekten geri durmuyorlardı. Bir keresinde böyle bir hücum, Efendimiz'e çok bağlı olan sahabe, Haris İbn-i Ebi Hale'nin çok ağrına gitmiş, Efendimiz'i canı pahasına korumak için, bütün gücüyle müşriklerin üzerine atılmıştır. Ancak çok sayıda müşrikin kılıç darbeleriyle yere serilmiş ve inandığı İslam dini uğruna şehit olmuştur.
Efendimiz'e Peygamberlik geldikten sonra üç yıl gizliden yürütülen dinimizi tebliğ ve yayma çalışmaları, yeni gelen vahiylerle aşikare yapılmaya başlanmıştı. Efendimiz en yakınlarından başlayarak, Mekkelileri gruplar halinde toplayarak, Yüce dinimize davet ediyordu.
Efendimiz, Cebel-i Nur Dağında Hira mağarasındaki manevi olaylardan sonra, hızla evine gelip, Hatice validemize: "beni örtün" deyip, örtüldükten sonra; ikinci vahiy nazil oldu:
Hatice validemiz bu durumdan hiç bir şey anlamamıştı. Sadece oldukça tedirgin bir şekilde, Efendimiz'in "beni örtün" sözünün gereğini yerine getirdi. Sürekli titreyen Efendimiz'i yatağına yatırarak, üzerini kat kat örttü.
Rab'bimiz, "ey habibim, seni yaratmayacak olsaydım, alemleri yaratır mıydım" buyurmuş. "Ben Seni alemlere rahmet olarak yarattım". "Ben Seni güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderdim" buyurmuştur.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, “her nefis ölümü tadacaktır”. Her canlı gibi bizler de, bu gerçekle karşı karşıya kalacağız. Yine çok iyi biliyoruz ki, ölümün yeri, şekli ve zamanı konusunda biz aciz durumdayız. Allah’tan başka hiç kimse bu konuda bilgi sahibi değil. Üstelik, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi de ahiret için çaba sarf etmemiz gerektiğini de çok iyi biliyoruz.
Eski bir dostum olan fırıncı: “Biraz bekleyeceksin ağabeyciğim. İki üç dakikaya kadar çıkarıyorum,” dedi. Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, her ikisi de kaliteli yaşamın en önemli unsurlarındandır. Teraziye koyma imkanımız yok ama, kalite ve reklamın önem ağırlıkları belki de birbirine eşittir.
Nehirler hep aşağı yuvarlanarak akar Coşkun ırmaklar gibi akmalı mıyım sence Bazı insanlar özden ciğer yakarak bakar Gözlerimi dikerek bakmalı mıyım sence
Bir çok insan bu görüşe hemen siyasi olarak bakıyor ve yıldırım hızıyla bardaktaki mevcut suyu da döküyor. Eleştirdikçe eleştiriyor, hırçınlaştıkça hırçınlaşıyor.
1981 Haziran'ında fakültemden mezun olduktan 9 ay sonra, kutsal vatan görevimi ifa etmek üzere, Tuzla piyade okuluna yedeksubaylık acemi eğitimi için teslim oldum.
Rahmetli anacığım1959 Mayıs'ında beni dünyaya getirdiğinde, doğumla ilintili olarak yarı tıbbi, yarı manevi bir hastalığa yakalanmış. Anacığımın bu hastalığı yaklaşık 5 yıl sürmüş.
Bucak lisesi orta kısmını 1973 yılında bitirdim. 6 kardeşimden ilkokul sonrası, ortaokula gidebilen tek bendim. Ablam ise hiç okul yüzü görmemişti.
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi... Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu... Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu... "Ben Rose" dedi.. "Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.." Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..." Öyle sımsıkı sarıldı ki... "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:
Mesleğini veya sanatını yılmadan, usanmadan geliştirip icra edenler, mutlaka günün birinde birçok başarıya imza atıp, şöhret olabilirler. Sanatlarını icra ederken, yüzbinleri toplayıp, yeri yerinden oynatabilirler. Şöhretin zirvesine çıkmak ne kadar zor ise, orada uzun süre kalabilmek, ondan çok daha zordur.
İhtiyar bir hanım otobüse bindi, koltuğuna oturdu. Sonraki durakta genç, hareketli ve biraz da asabi bir kadın bindi otobüse ve yaşlı kadının yanına oturdu. Torbaları elinde çok yer kaplıyordu. İstemeden yol boyunca torbalar ihtiyar kadına çarptı.
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse, Kınama ve ayıplamayı öğrenir. Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse, Kavga etmeyi öğrenir.