Priştina'dan çıkıp Prizren'e geçtik. Yol 1,5 saat kadar sürdü. Amasya’ya geldiğimizi zannettik. Nereye baksanız size çok tanıdık gelen bir manzarayla bir camiyle, hamamla veya kervansarayla karşılaştık. Şehrin tam ortasından da çok güzel, gürül gürül bir nehir akmakta.
Herkes Anadolu Türkçe'si konuşuyor. 165.000 nüfuslu şehrin büyük çoğunluğu Arnavut, sadece 20.000 civarında Türk yaşıyor ama kentte herkes Türkçe konuşuyor. Şehir merkezinde 30 kadar cami, 3'ü Ortodoks, 1'i Katolik olmak üzere 4 kilise bulunmakta. Bunlardan Sinan Paşa, Mehmet Paşa, Emin Paşa camileri ile Şeyh Osman Halveti (tekke) görülmeye değer.
Sinan Paşa Caminin üzerinde bulunduğu sokaktan ilerlediğimizde şehrin meydanına çıktık. Meydan kalabalık ve burada cafeler, barlar ve lokantalar bulunmakta, ayrıca yan yana dizilmiş dondurmacı, börekçi ve çekirdekçileri gördük."Küftecileri" de unutmamak lazım.
Prizren, Türkiye ile sıkı ilişkileri olan bir kent.